18 Mayıs 2013 Cumartesi

Sensizlik senfonisi part iki.

Ayrılığın ikinci yılı doldu “eski” sevgili… sensiz koskoca iki yıl dile kolay kalbe zor. Neden bu kadar uzun sürdü bu ayrılık? Sahi gerçekten bittik mi biz? Unuttuk mu birbirimizi? Ben seninle en fazla 1-2 gün ayrı kalabilirdim. Nasıl iki yıl ayrı kalabildim. Sesini duymadan en fazla 1 ay dayanabilirdim. Nasıl şimdi 2 yıl oldu ki? Kokuna hiç girmiyorum zaten, gözlerine bakmayı da karıştırmıyorum çünkü bunlarsız ben yaşayamazdım. Şimdi nasıl yaşıyorum sevgili…

Unutamam seni ben. Ömrümden yıllar geçse de son nefesimde seni sayıklarım biliyorum. Ben böyle sevdim seni böyle aşık oldum. İlmik ilmik içime işledim seni. Usta bir terzi edasıyla. Kimselerin dokunamayacağı kimselerin çözemeyeceği. Sen başkasın sevgili..

Bak sevgili (sevgilim değilsin biliyorum)
Nasılsın? Gittiğin yerler nasıl? Gülebiliyor musun eskisi gibi? İnsanlar nasıl orada, orada ayrılık var mı?
Geç karşıma ey sevgili, başına eskiyi yakıştıramadığım kadın. Doğmamış çocuklarımın anası. Alın yazım… İçimi açacağım içimde ne varsa göreceksin, gözlerimi sana vereceğim kendini benim gözümden göreceksin. Tenime dokunacaksın her yerde senin yaralarını göreceksin. Senin açmış olduğun aşk yaralarını kimsenin kapatamadığı sadece senin kapatabildiğin. Kulaklarım al senin olsun kulağımda çınlayan o bülbül sesini duy. En son bana “seni seviyorum” diyişini duy. Hep çınlıyor işte. Duyda tekrar aşık ol sevgili tekrar. Kalbimi al eline kulağına götür duyacaksın orada atan “elif elif elif” nağmelerini. Duyda tekrar aşık ol sevgili tekrar. Tüm bedenim sen olmuşsun işte tepeden tırnağa sen. Sen için atan bir kalp, senin yaralarınla sarılı bir beden, sesinin çınladığı bir kulak… Ben sen miyim sevgili? Ben sensem sensiz koyar mıydım beni?

Sensizken günlerim boktan geçiyor, saçma insanlar oluyor hayatımda saçma kişiler hep. Bugün gittim ayrılığımızın ikinci yılı diye oturdum uzun süre denizi seyrettim. Denizi seyretmek bana iyi geliyor bırakıyorum her şeyimi denize nede olsa bir denizde ya da akarsuda bir daha yıkanamazsın. Neyim varsa bıraktım. Yoklukları, sıkıntıları, dertleri kederleri sadece sana olan sevgimle baş başa kaldım. Açtım bir kitap en duygusal olanlarından okudum okudum okudum. Okudukça seni hatırladım seni daha çok sevdim. Her satırlarında seni andım kulağın çınladı mı? sonra üşümeye başladım sen olsaydın yanımda eminim sende üşürdün. Bende fırsattan istifade edip sana ceketimi verebilirdim. Kışın elin üşüdüğünde eldivenlerimi verdiğim gibi. Sahi kaç kış geçti ondan itibaren? 2 ya da 3 olmalı. Mevsimlerde çabuk geçiyor sen yokken onlarda mı kaçıyor benden? Hava kararmaya başladı martılar denizin üzerine kondu. Herkes eşini buldu anlayacağın. Etraftaki insanlarda günün telaşı bitmiş, haftanın yorgunluğuyla yürüyorlardı onları izledim. Kaçında ayrılık acısı vardı kaçında mutluluk. Yüzlerinden tahmin etmeye başladım. Saydığımda ise ayrılık acısı daha ağır basıyordu. Sahi bugün herkes mi ayrılmıştı? Yoksa bana herkes mi ayrı geliyordu. Sana benzettiğim insan sayısı bugün daha çok oldu daha çok insan daha az sen. Yapboz aldığın günden beri insanlardan bir sen yapmaya çalışıyorum ama hiç bi insan o son parçayı dolduramıyor. Bakışını, kokunu, sözlerini…

Orada oturan bir abi dikkatimi çekti. Baya efkarlanmış olmalı ki yanına 3 tane bira alıp geçti oturdu kayalıklara kim bilir kimden ayrıldı ne acısı vardı. Gidip dert ortağı olmak isterdim. Olmadı. Yapamadım….

Sonra usulca arkadaşımdan aldığım tek dal sigarayı cebimden çıkarttım. Her gün senin için yanan kalbimin ateşine benzer bi ateşle yakı verdim. Sigarayı ciğerlerime ilk defa bugün çektim. İçimdesin ya hani belki bugün ölürsün. Bugün bitersin diye… Olmadı beceremedim sevgilim bugünde seni içimde öldüremedim. Ne hikmetse seni içimde öldürmeye çalıştığım tüm çabalarımda sen yeniden alevleniyorsun, yeniden doğuyorsun. Bildiğin ölmeyen sevgilisin. Ve bu ölüm girişimleri de seni daha da mı güçlendiriyor ne? Sigaramın bitmesine ramak kala aklıma en son “seni seviyorum” dediğim zaman geldi. Sahi ne kadar geçti üzerinden sevgili? Belki o zaman yeni doğan bebekler yürüyor olabilir. Oğullar askerden gelmiş hatta işini bulmuş olabilir. Yani anlayacağın çok zaman geçti sevgili benzetmeye gerek yok işte. Geçti seneler sensiz bir bensiz.

Sigaramın sonuna yaklaştığımda bir şey fark ettim. Martılar giderek benden uzaklaşıyordu. Onlarla ettiğim muhabbet onları sıkmış olmalı ki kaçıyordular. Aslında sıkıcı bir şey anlatmadım ki ben. Sadece seni anlattım. Aralarından tek bi martı kaldı. Sanırım o da bendim. Herkes gitti tek o kaldı. Ona senin nasıl güzel olduğunu, nasıl ahlaklı olduğunu, nasıl konuştuğunu ve seni nasıl sevdiğimi anladım. Sanki beni dinliyordu. Benimle ilgileniyordu başını yana yatırmış bir vaziyetteydi. Sanırım dinliyordu. Anlattım işte ona ne varsa. Sonra o da dayanamayıp gitti. Sanırım “böyle güzellik olmaz lan” diyip gitmiş olabilir. Ama sen benim gözümde anlattığım gibisin ey sevgili… inan bana.

Sensiz harap bitabım sevgili. Gel gör aşk beni neyledi. Gel gör ki gurur duy eserinle. Bu adam beni bu kadar sevdi de. Son nefesimde seni ne kadar çok sevdiğimi söyleyeyim gel. Sende cesaret edersen bunu dudağından tüm bedenine bahşet. Tüm bedenin şahit olsun seni nasıl sevdiğime.

Sen yokken annemler kötü, arkadaşlarım kötü, insanlar kötü, cansız varlıklar bile kötü. Ah bi gelsen. Hani kış gününde güneşi beklediğim gibi bekledim seni artık güneşim olsana? Artık gel bitsin bu ayrılık, bitsin bu kış. Kaç yıl sürmeli bu kış?

sensizliğim kutlu olsun ey sevgili.
ağlarken saklayamadım göz yaşlarımı.
kusuruma bakma.
gel aşk olsun.
seni çok seveceğim.
son nefesim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder