22 Aralık 2012 Cumartesi

kimsesiz sensizim senim

densiz.
geçmiş karşıma "sana kız mı yok onur!?" diyor.
geçmiş karşıma "unutmak için bırak onu içinden" diyor.
onlar bilmiyor seni.
bilmeyecekte.
içimden ne bırakabilirim seni.
ne de başka biri olacak senin yerinde.
kalacaksın kalbimde buna eminim.
unutmak istemeyeceğim seni.
her bedende her seste her nefeste seni hatırlayacağım.
yolda yürürken.
okuldayken.
karşıma çıkan herkeste senin bi özelliğin olacak eminim
yada ben bir özelliğin var sanacağım.
aslında öyle her insan  senin bi özelliğin var.
onları birleştirsek bir sen olur mu?
tabii ki hayır!
bu resmen şu olaya benziyor. bir kolyenin yada bir telefonun çakmasını imitasyonunu yapmak gibi. asla orjinali olmaz. hep bi patlak verir.
dışı öyle gözükür ama içi?
kimse senin yerini alamayacak buna adım gibi eminim.
kimse sen olamayacak.
kimse senin güldüğün gibi gülmeyecek bana.
kimse senin öptüğün gibi öpemeyecek beni.
kimse senin sarıldığın gibi içten sarılamayacak.
kimse senin dokunduğun gibi dokunmayacak.
kimse sen olmayacak sevgili.
ben bu aralar kimsesiz senim.
öyleyim işte.
bok gibiyim.
seninle aynı şeyleri düşünüyorum.
aynı şeyleri yapıyorum.
biliyorum bunları.
hatta benim yaptığım şeyleri sende yapıyorsun bundan adım gibi eminim.
bıraktığın izlerden farkına varabiliyorum.
of ulan anla işte
özlüyorum.
seviyorum.
bekliyorum.
biliyorum bunlar yetmeyecek elimden bunlar geliyor. bu sene.
beklemeliyim.
özlemeliyim
yine seni sevmeliyim.
inan bana seni çok seviyorum. hala yerin aynı bende. hiç gitmedin ki benden sen.
hep buradaydın
kalbimde.
ruhumda.
kalbime ve ömrüme yazılanım benim.
a gonca çiceğim.
a gül tanem.
a sevdiceğim.
çok özledim bi gelsen...

21 Aralık 2012 Cuma

son kez git, son kez gel...

bugün dünyanın son günüymüş gibi yaşamak istiyorum.
mayalara inanarak.
her şey sonmuşcasına.
son kez ağlayayım.
son seni seviyorum diyeyim.
son kez özleyeyim.
son kez sarılayım.
işte her şey son kez olsun.
gülmelerim bile.
sonra seni içimden kopartıp atayım. çıkarayım işte.
serbest bırakayım. o zaman mutlu olursun eminim. o zaman gülersin.
işte her şey son kez olsun
gözlerine bir daha bakamayacağımı biliyim.
ellerini tutmayacağını.
seni son kez yaşayayım ve bırakayım.
git.
uzaklaş.
kaybol.
son kez git benden.
son kez de gel.
ama gitmelerinden sonra gelmelerin olsun.
son kez gel bana işte.
ne garip di mi? son kez olacak bir şey için "gelmeni" bile son  olarak bekliyorum. yani gidip gel. benim yanımda kalarak son olsun her şey.
çok saçma duygular içindeyim.
git diyorum ama son kezde gel. geldiğinde yanımda kalacaksın çünkü...
seni seviyorum hala.
eskilere
duyumlara
acılara inat.
ben sana aşığım sevgili.
dosdoğru sana aşığım...
seni seviyorum.
lütfen sende beni sever misin?
ipneliğin bi luzümu yok.

17 Aralık 2012 Pazartesi

resmine baktım hüzün vardı.

oturdum. düşündüm. yazmak istedim. özledim de.
ilk önce açtım resmini.
seninle konuşurken izlediğim filmide açtım. "ıssız adam..." son sahnesi.
bir yandan onda söylenenleri dinledim bir yandan sana baktım.
gözümden yaşların süzülmesine engel olamadım. gerçi olmakta istemedim. bu gece bırakacaktım gözlerimden seni. çünkü dolmuştum kaç günden beri ağlamıyordum ve seni özlüyordum.
sana olan özlemimi dindirmem için ağlamam yada yazmam gerekiyordu. ben her ikisinde tercih ettim. özlemim büyüktü. her zamanki gibi değil. en büyüklerinden. buradan sizin eve yol derler ya onun kadardı işte.
ağladım.
yazdım.
ağladıkça yazdım.
onlar konuştukça ben ağladım.
üzüldüm.
yokluğunu düşündüm.
sensizken geçen sene ne yaptım diye bi geçmişe bakayım dedim.
sonuç ne oldu mu dersin?
yine sana yazıp ağlamışım.
görende hergün beni ağlıyor zannedecek hayır ağlamıyorum sevgilim. ağlarsam üzülürsün biliyorum.
seni hatırlatan ufak şeyler olunca ağlıyorum üzülüyorum.
hayat benimle alay ediyor sanki.
sesine benzeyen sesler çıkarıyor karşıma.
yüzüne benzeyen yüzler.
her insanda seni görüyorum zannediyorum. ulan ne saçma dimi.
resimlerine baktım sevgilim.
çok değişmişsin. büyümüşsün. ayrılık yaramış sana...
annenler nasıl bu arada? ne yapıyorlar?
severdim onu tombiş. sakın böyle dedim diye kızma. takma adıyla hitap etmedim. etmek istemedim ama biliyorum adını h... k.. severdim annenin annem gibiydi.
baban nasıl?
en son ayrıldığımızda yada ayrılmak üzere olduğumuzda ayağıyla ilgili bi sorunu vardı iyileşti mi?
arada hayal ediyorum senin ailenle benim  ailemin birleştiğini ne güzel oluyor sevgili. sanki bir puzzle iki kayıp parçası gibi oluyorlar onlar olmadan puzzle tamamlanmıyor. ikiside birbirini tamamlıyor.
ama  bir şeyi farkediyorum. Puzzle'ın en büyük eksik parçaları sen ve ben -biz- bu kadar büyük eksikler puzzle oynanmayacağına karar veriyor kafam. akıllı işte.
kalbim ha gayret biraz oyna diye tutturuyor.
oynamaya çalışıyorum oynanmıyor.
hep bir şeyler eksik kalıyor.
o eksikleri neyle tamamlayayım sevgili?
kafamın içindeki saçma beyin diyordu bırak ulan  puzzle oynama. gelince oynarsınız diyor işte.
ama aptal kalbim dinlemiyor işte. hala oynamaya çalışıyor. ben seni kalbimle sevmiştim çünkü... o yüzden olabilir sanırım.
bu aralar eksik bir puzzle gibi yarım yamalağım bombokum.
ufak şeylerde yıkılıyorum.
ufak şeylerde ağlayasım geliyor. ne yapayım işte duygusalım. sen beni böyle kabul etmiştin.
anılarla boğuşuyorum. seninle olanlarla. o anıların bir daha senle olmayacak olması beni üzüyor. kırıyor. o anları bir daha seninle yada başka biriyle yaşamayacak olmam üzüyor işte. gerçi başka biriyle senin anılarını yaşamak mı? kulağa bile saçma geliyor sevgili bırak kalbim buna izin versin bırak beynim bunu onaylasın...
anılar işte geçmişte kalan saçma ama bi o kadarda güzel şeyler. hep geçmişte kalmak zorunda mı? hiç geleceğimizde olan bi anı olacak mı? mesela 6 haziranda bir daha sana seni seviyorum diyebilecek miyim? 23 ekimde bir daha seninle karşılaşacak mıyım? geçmişte olan bişi sonuç olarak ama seninle bir daha gelecekte anımız olacak mı?

özlüyorum işte saçmalarcasına. özlüyorum işte özlercesine...
seviyorum. bekliyorum. özlüyorum. eylemlerle yüklü bi hayat yaşat oldum ey yar...
bi sen eksiksin.
bi ben fazla...
gelsen.
dizime yatsan.
dizine yatsam.
büyüsem işte.
bu sefer mutlu sonla bitse...

özlemlerim
sevgilerim
beklemelerim
hep
sen...

15 Aralık 2012 Cumartesi

yarali yararli....

Sormuyor hatırımı ,çalmıyor hiç kapımı
Hanidir bekliyorum bi haber yok
Kalbimde gizli yara, kalmadı aklım
Güç bela kendimi dışarı attım

14 Aralık 2012 Cuma

istanbul soğuktu

bugün hüzün
bugün ayrılık
bugün saçma
bugün ağlamaklı.
bugün karşında ilk defa hüngür hüngür ağladığım gün.
bugün karşında ilk defa ağlayarak "seni seviyorum" dediğim gün.
bugün ilk sana karşı olan ilk çaresizliğim.
bugün 14 Aralık 2012...
14 aralık 2012...

istanbul soğuktu. buz gibi denecek şekilde soğuk rüzgarlar esiyordu.Ayrıydık o yüzden mi? seninle uzun süreden beri ilk defa buluşacaktık ayrıydık. bitmiştik. belki bir umut olur diye bugün ne olur buluşalım demiştim. sağolasın vefakar sevgilim okuldan kaçtığın ve yanıma geldiğin için. her zaman buluştuğumuz yere gittik. soğuktun işte esen rüzgarlar gibi. ön yargılarını çantana koyup gelmiştin. konuşmaya başladık işte.
ayrılmayalım pişmanım seni seviyorum cümleleri havalarda uçuştu. sende kalkanını çekmiş bir şekilde gelmiştin işte. hiç biri sana işlemedi. yaralanmadın aşktan.
ağlamaya başladım. istemsizce elimden gelmiyordu ağlıyordum neden onuda bilmiyordum sadece ağlamak geliyordu. yalvarıyordum. bitmesin ben seni sonum olarak gördüm. bitmesin bitmesin. kelimeleri dilimden tek tek düşüyordu.
içimden susma ulan kadın susma diyordum susma lan konuş konuş. diyordum ama sen duymuyordun.
önyargılarını alıp geldiğin için hiçbir şey yapamadın. ayrıldık bittik olmuyor işte gibi kelimelerde senin dilinden tek tek düşüyordu....
o gün bir şeyi farkettim. insan sevince çaresiz oluyor kırınca çaresiz oluyor. o gün seni çaresizce sevdiğimi anladım....
sarılmak istedim o an. bilemedin.
öpmek istedik alnından bilemedin.
ama ben seni çok sevdim...
eve geldim başım ağrıyordu. ağlamaktan. gözlerim şişmişti. direk uyudum. senden mesaj bekledim. bitmesin bu hikaye diye. ama gelmedi. ben attım. hatırlarsın sevgili....
seni çaresizce sevdim. elimden bir şey gelmedi işte şimdiki gibi. sözler verdim tutamadım. sözler verdim tutamadım. sözler verdim tutamadım. sen gitmek zorunda kaldın. ben seni yine çok sevdim.
çaresizce seviyorum seni.
bekliyorum.
özlüyorum.
anıyorum seni her anımda.
nefesim gibisin her anımda saklıyorum seni.
her zaman yanımda taşıyorum.
özlüyorum seni be kadın özlüyorum...
bugün 14 aralık 2010...

13 Aralık 2012 Perşembe

bir seni bıraktın bana

her şeyimi alıp gittin.
her şeyimi.
adımı
benliğimi
gururumu
sevgimi
bedenimi
ruhumu
her şeyimi kısacası
her şeyimi aldın da yar
neden bi seni bıraktın?
senle iyi geçinmem için mi?
eskiden ettiğimiz kavgalaları yeniden tekrarlamak için mi?
yada
kavga etmemek için mi?
bana bıraktığın.
benden alamadığın senle yaşamaya çalışıyorum son günlerde
yazasım gelmiyor
bekleyesim geliyor.
sarılasım.
koklayasım
ağlayasım.
bissürü fiil yapasım geliyor işte.
unutmam fiilini köküne kadar gerçekleştirdiğim bu günlerde
neden benden seni almadan gittin sevgili?
neden....

9 Aralık 2012 Pazar

duyamamak.

sesini duymayı çok özledim.
neden konuşmadın?
neden sustun?
neden benim demedin?
ben diyemedim.
korktum.
çekindim
sadece kimsiniz diyebildim.
aslında orada ki "-siniz" eki aramızda siz ve biz olduğunu belirtmiyor sevgili.
aslında o sendeki beni , bendeki senin toplamını belirtiyor.
sahi
arayan sendin di mi?

6 Aralık 2012 Perşembe

annemden hatıra...

senden nedense vazgeçilemiyor.
her başlangıç sen oluyorsun.
yeni birgün
yeni bir hafta
yeni bir ay
yeni bir yıl.
her şey senle başlar oldu.
senli özlemlerimin vermiş olduğu saçma bir durum olsa gerek.
ama saçma demeyelim. hoş bence.
senle hiç aynı sabaha uyanamadık ya
olsun.
her şey senle başlıyor senden sonra.
gerçi sen varken de öyleydi hatırlarım.
"günaydın sevgili"
"günaydın hayatım"...
şimdi kimse bana bunları söylemiyor hatta sen gittiğinden beri günaydın kelimesini bile
duymaz oldum. bi kaç arkadaşa arada yazıyor. işte öyle.
biliyorum inanmayacaksın ama imzam bile senle başlıyor.
imzamda bile sen varsın sevgili.
çok saçma biliyorum ama öyle işte.
sen her şeyimde varsın.
anımda
dünümde
yarınımda.
bazen seni doğum lekesine benzetiyorum.
hep benimle kalacaksın. 
hep benimle olacaksın.
hep ben olacaksın.
evet evet sen benim doğum lekemsin.
bırakamadığım.
vazgeçemediğim.
annemden hatıra...
hep kollayacağım seni.
kimsenin kırmasına
kimsenin yerini almasına izin vermeyeceğim.
yanımda elbet birileri olacak.
güleceğim de
ağlayacağım da
elbet
ama sen hep tek olacaksın.
annemin hatırası.
gün sonunda hep seninle baş başa kalacağız
kimse bilmeyecek seni.
saklayacağım onlardan
utancımdan değil ha sakın ha!
bilmesinler.
görmesinler
annem, sen ve ben arasında ufak bir sır olarak kal bende
yitiremediğim lekem.
vazgeçilmezim.
hatıram...
dünüm
yarınım.

sen benimsin. ben ise kimin? 

5 Aralık 2012 Çarşamba

tarifi yok.

özledim seni.
özledim işte basit gibi gelebilir
saçma gelir
hatta
ne bileyimişte özledim.
benzetmeler yapmaksızın.
doğalca
içten.
özledim.
seni ben çok özledim be gülüm. çok
neredesin şimdi?
ne yapıyorsun? anıyor musun beni besmele gibi sofraya her oturuşunda? ben anıyorum, mercimek çorbasını her yudumladığımda. biliyorum sende severdin.
bu aralar fazla alıngan fazla kırılganım.
sesini özledim.
kokunu da
kısacası senle olan ve seninle ilgili olan her şeyi özledim.
özledim
benzetmesin tarifi olmaksızın özledim.
kelimelerin yetmeyeceği
cümlelerin kurulamayacağı kadar çok özledim.
baktığım her insanda seni görüyormuş gibi özledim.
herkes sen oldun benim için.
sen oldun dediysem basitleştirme anlamında değil sakın ha yanlış anlama.
kırılırım. zaten anlamazsında biliyorum. hatta bu aptal yine benzetme yaptı yine eline yüzüne bulaştırdı ddersin eminim.
eğer bu satırları okuyorsan biliyorum yüzünde hafif bi gülümseme olacak. pişkince biraz. gülümseme de değil aslında sırıtma olabilir.
heh işte
o dünyalara bedel.
sen gül.
sen üzülme.
sen acı çekme.
sen ağlama.
kıyamam.

sen hep ol sevgili hep ol...
hiç kaybolma...

3 Aralık 2012 Pazartesi

Ayrılıgın hediyesi...

Şimdi saat sensizliğin ertesi
Yıldız doğmuş gökyüzü ay aydın
Avutulmuş çocuklar çoktan sustu
Birben kaldım tenhasında...
Gecenin avutulmamıs ben.

Şimdi gözlerime ağlamayı öğrettim
Ki bu yaşlar utangaç boynunun
kolyesi olsun
Buda benim sana
ayrılırken hediyem olsun.

29 Kasım 2012 Perşembe

ne varsa söyledim işte.

yazacağım. cümlelerim devrik olacak.  tüm duygumu kusacağım. sakladıklarım her şeyi söyleyeceğim. öyle kafiyeli yada kulağa hoş gelsin diye benzetişlerimde olmayacak belki. ama kendimi anlatacağım. kendimi sensiz sana anlatacağım.


özlüyorum seni. bok gibi özlüyorum işte. küfür eder gibi. özlüyorum kelimesinin tam anlamını vererek özlüyorum. içime nasıl işlemişsen nasıl benliğime girdiysen gitmedin bi türlü. kaç duş aldım senden sonra arıtamadım seni. kurtulamadım senden. hep bi yanda çıktın karşıma. yeniden canlandın yeniden ateşlendin. kaç vakit geçmeli seni unutmam için? kaç insan? kaç beden? kaç?...

hıçkıra hıçkıra ağlıyorum bunları yazarken. inan bana acı diye değil bunu söyleyişim. inan acındırmakta değil. ulan ağlıyorum işte. yitik bi aşka. yitirilmiş sevgiliye. geleceğime. sana ağlıyorum ulan sana.! her bir damlam helal olsun sana. feda olsun. ulan göz pınarları dedikleri şey kuruyana kadar ağlayacağım biliyorum. biliyorum bir daha da hiç ağlamayacağım. onu çok merak ediyorum aslında geldiğin gün mü olacak? öldüğüm gün mü?

seviyorum da hala seni. olmuyor birileri girmeye çalışıyor hayatıma. o böyle olmaz! elif böyle yapmazdı diyordum. hep uzaklaşıyorlar... elif böyle değildi lafını çok kullanır oldum. sen benim ölçeğimmişsin meğer. ulaşılmazlığım. sonum noktam...
elif olsa böyle yapmazdı elif olsa böyle yapmazdı.... yok işte olm yok elif yok kabul et. yok o hiç olmadı. sen hayal kurdun. bir şeyler yaşadın tek başına. yok işte elif yok ulan yok.... o hiç olmadı ki . bir daha olmayacakta. kendi kurduğun dünyanda yaşayan saçma insansın işte elifide sen uydurdun. sen sevdin. sen yarattın işte. sen sevdin sen... kimse kimseyi aşık etmedi ki kendine.
sen uydurdun ekimleri 23'ünü.
sen uydurdun haziranların 6'sını.
zaten tarih takıntın vardı bunlarda bahane oldu.
hep tek başına kutladın onları aslında elif hiç yoktu olm. yoktu. elif yoktu onur yoktu....
annene de bunu inandırdın kardeşine de herkese inandırdın olmayan bi sevgiliyi. annen gördü mü onu? duydumu sesini? hepsini sen uydurdun işte. sevdin yarattığın karakteri. onunla oldun.
gitmesi gerekti gitti işte. olmayan bi karakter bi insan gitti.elif gitti onur gitti.
yazması söylemesi ne zormuş lan ne zormuş!
elif gitti onur diyenlere inat hep gitmedi o bende diyordum yazması söylemesi ne zoormuş lan ne.
elif yok onur artık diyenlere inat. elif burada demek ne zormuş onur ne..... yazamıyorum elim gitmiyor artık korkuyorum kendimden.  saçma şeyler yapacağım diye korkuyorum işte... çok özledim sesini. çok.....

ağlama sus ulan artık aptal çocuk desene.
belki o zaman ağlamam zırlamam kesilir. başım ağrımaz. kağıtlar ıslanmaz...
gitme dön...
gitme benden...

28 Kasım 2012 Çarşamba

seni seviyorum

Hiç iyi değilim ben…
Gittiğin günden beri sadece yazıyorum…
Gülüşünü,bakışını,saçını,elini ve daha neler neler…
Hele uyandığımda kalbimde beliren o koca boşluk varya…
Nasıl mahvediyor bi bilsen..
Ben sen gelmeden ölmek bile istemiyorum…
Şimdi tek isteğim, Bana son nefesimde gelip yalan söyle…
 Hayatında kim olursa olsun, kaç yılı aşkın bitmişsek bile…
Bana sadece yalan söyle…

‘ Seni seviyorum ‘

gitti.

En gitmez sandığım yanımdalıklar, arkasına bile bakmasan defolup gitti… Günlerce halim hatrımı kale almayan bir sürü arkadaş edindim sonra , hiç birine dost sıfatı yükleyemeyeceğim!

son dem

kimisi anne özlemiyle
kimisi baba özlemiyle
kimisi kardeş özlemiyle
kimisi arkadaş, dost özlemiyle
kimisi ise kaybedilmiş, yitrilmiş sevgili özlemiyle yanıp tutuşur.. bu hayatta.
aslında hepsi farklıdır.
hepsi acıtır insanı
hepsi yaralar
hepsi hüzünlendirir
hepsi ağlatır.
ben sevgili özlemiyle yanıp tutuşanlardanım.
yitirilmiş hayatlarım, geleceklerim var.
kaybedilmiş bir sen varsın bu hayatta.
özledim.
ağladım.
bekledim.
şimdi ise özlemenin son demlerini yaşıyorum inan bana.
güven.
son demler hep acı olur bilirsin.
çayın son kalan dibi gibidir.
çay bitmek üzeridir.
içmek istemezsin ama içersin.
işte öyle ayrılığın, özlemin son demlerindeyim.
kim bilir belki gelir de
yeniden çay demlersin sevgili...

özlemim ol.
beklentim ol.
hep benim ol.
her şeyim ol.
sen konusunda hep bencilim işte sevgili.

göz yaşlarımın son damlası gibiydin
bırakmaya kıyamadığım...

27 Kasım 2012 Salı

sayfalar dolusu

sana sayfalar dolusu seni seviyorum yazmak istiyorum.
sana sayfalar dolusu sarılmak istiyorum.
sana sayfalar dolusu gelmek istiyorum.
sana sayfalar dolusu "özledim ulan." yazmak istiyorum.
sana sayfalar dolusu inanmak istiyorum.
sana sayfalar dolusu güvenmek istiyorum.
sana sayfalar dolusu gelmek istiyorum.

ama kalemim yok be sevgili.
sen yoksun...

20 Kasım 2012 Salı

saf duygularla inanmak beklemek

sen her şey olmuşsun bunu geç anladım.
sen her şeymişsin bunu geç anladım.
bi insan her tarafa senin hatıralarını serebilir mi?
her tarafında senden bir şeyler kalabilir mi?
nereye adımımı atsam bir sen.
hangi işi yapmaya kalkışsam ucunda sen.
nefes alsam sen.
almasam sen.
şimdi biliyorum içinizden ulan bu kadarıda fazla diyenler olacak biliyorum.
her tarafım sen olmuşsun işte.
geçenlerde eskiden kalma bir cd geçti elime.
seninle ilk tanıştığımız zamanlardan...
bilmiyordum tabii ilk başta
meraklıydım bilirsin.
kurcalamak geldi cd'yi.
keşke açmasaydım.
ulan orada bile sen varsın.
nasıl bir şekilde bağlamışsan kendini bana
nasıl bir şekilde sevdirmişsen kendini.
orada bile sen vardın.

17 Kasım 2012 Cumartesi

ben büyük adam olucam.

bu aralar boyumdan büyük işlere kalkışıyorum sevgili. çok bi cesaretliyim. herkese umut vermek istemiyorum ama bi fazla umut dağıtır oldum sevgili. hayallerimizi gerçekleştirmek için ilk büyük adımımı bu sefer atıyorum sevgili. biliyorum başaracağım. biliyorum yapacağım. çünkü sen varsın içimde sen varsın kalbimde. sen olduğun müddetçe başaracağıma inanacağım sevgili.
sanırım ilk defa büyük adam olmak için adım atacağım.
babam yine her zamanki gibi inanmayacak biliyorum.
kardeşim inanıyor.
anneme daha anlatmadım. aman oğlum dikkatli ol. diyip telaşa girmesin diye anlatmadım.
sana zaten anlatamadım sevgili.
ama şey
bir şey desem kızmasın di mi?
kalbimdesin ya hani sende duymuş, bilmiş olur musun?
neyse sustum sevgili.
kızma.
saçmalama onur deme.
oysa burada olsan.
yaşasan anılarımda,
yaşasan gözlerimde.
konuşurdun cesaretlendirirdin di mi?
-yaparsın sen! kimin sevgilisisin derdin di mi?
-yaparsın sen! korkma aptal sen başarırsın abim gibisin derdin di mi?
neyse...
bunlar derin mevzular açmayalım.
deşmeyelim anıları.
akmasın göz yaşları...
çalmasın  ayla dikmen...
bozulmasın puzzle...
hakkımda hayırlısı olsun sevgilim. ya batacağım, ya çıkacağım çıkarsamda hayallerimiz gerçekleşecek.
ufak bi ev ama mutfağı büyük olan.
bi arabamız modelini yazmıyorum eminimki sen benden iyi bilirsin.
bir hayalimizde birlikte kuracağımız iş yeri olsun mu? (saçmalıyorum sanırım sensiz hayal kurmada neyin nesi?)
-şifa
-ulaş...
başka hayalimiz neydi sevgili? söylesene.

sanırım ben büyük adam olacağım sevgili.

senin sensizliği

hangi alfabenin harfleri anlatabilir sana olan özlemi mi?
hangi alfabenin harfleriyle yapılmış kelimeler anlatabilir sana olan özlemi mi?
hangi dil?
hangi beden?
hangisi?
mevsimler anlatabilir mi sana olan özlemi mi?
aylar?
günler?
saatler?
kasım ayında aşk bi başkadır diyenlere inat aşk senle bi başkaydı sevgili.
ayı unut.
yılıda
günü de
mevsimleri de
her şeyi bir kenara bırak.
AŞK SENLE BAŞKAYDI.

11 Kasım 2012 Pazar

anlatılmaz

Verdiğin bütün acılara dayanıyorsam;
Seni özlediğim içindir.
Beklemenin korkunç zehri öldürmüyorsa beni;
Seni özlediğim içindir.
Yaşıyorsam; içimde umut varsa,
Yine seni özlediğim içindir.

Seni bunca özlemesem; bunca sevemezdim ki!

1 Kasım 2012 Perşembe

inan bana

"Beni biraz anlasaydın darılmazdık
Bana biraz katlansaydın ayrılmazdık
Belki sevmek yetersiz
Belki bu aşk kadersiz
Bir bilseydik şimdi biz ağlamazdık
Anlasaydık belki de ağlamazdık "
gibi beylik sözlerle başlamak istiyorum mesajıma. yıllar geçsede unutamayacağım tek sevgi sen olacaksın. belki de son olacaksın. bunda kararlıyım. evet evet sonum oldun, olacaksın. bitirmeliydim belki seni, bitirmeliydin belki beni. unutmalıydık taa en başında ama olmadı. unutamadık. bitiremedik de bu sancıyı. özlemek mi? sevmek mi? dönmek mi? gitmek mi? söylesene biz hangi birini başardık? sahi sevdik mi? özledik mi? döndük mü? gittik mi?
hani bi sözün vardı hatırlar mısın. Kalbime değil ömrüme yazılan aşkım İnan değişmez yerin bende aynı mı neydi tam hatırlayamıyorum. iyi değilim bu yüzden olabilir. sen hem kalbime hemde ömrüme yazıldın. yazdım, yazdın.
son günlerde seni kimseciklerle paylaşamıyorum. kimselere seni anlatamıyorum. doyasıya içimde yaşamak geliyor. hani aylardan beri görmediği çocuğunu eninde sonunda gören anne olur ya onun gibi sarıyorum sarmalıyorum içimde.
bencilimde.
oyuncaklarını kimseye vermeyen çocuk gibi inatcıyımda.
bi o kadarda huysuzum.
anlaşamıyorum kimseyle
"Benim" kelimesinden başka bir şey çıkmıyor dilimden.
sen benimdin di mi sevgilim?
bazen her göz yaşımın sen olduğunu düşünüyorum
ağlamıyorum
ağlayamıyorum.
kıyamıyorum bu bedenden seni bırakmayı.
gidersen yok olursun çünkü
bitersin.
biterim...
bak yine bencil oldum sevgili.
hep sen diyor
ellerim, kalbim, beynim, dilim.
hani birde insanın biyolojik saati mi ne olur ya  oda sensin benim için. hep seni gösteriyor.
senli zamanları
senli uyanışları
senli uykuları.
iyi değilim sevgilim bu aralar.
fazla ağlar oldum.
ben bu ben değildim.
başkaları hep mutlu görüyor dışardan.
bu hep güler hiç ağlamaz gözüyle bakıyorlar
bilmiyorlar ki aslında en çok ağlayan en çok gülenlerdir.
ben seni istiyorum sevgili.
bencilim işte.
olmuyor başkası
yerine koyamıyorum.
ve sana hala saçma gelecek biliyorum ve bir çok kişiye daha da anlattım hep saçma dediler.
her gördüğüm insanı sana benzetir oldum.
gerçi hiçbiri yerini tutmaz ama
nereye baksam sen oldun işte.
her adımımı seninle karşılaşacağım diye besmeleyle atıyorum.
seni göreceğim umuduyla kaç kere sokağa çıktım bilemezsin.
bazen öyle bi oluyor ki
sanki o diyorum
ulan o benziyor.
ama
olmuyor sevgili. kimse sen olmuyor.
er yada geç göreceğim seni eminim.
gerçi görsem bi çocuk gibi sevinirim.
ama dilimden bir kelime çıkmaz ki.
korkarım. incitirim diye.
üzülürüm. kırarım diye.
sahi sevgili görsem seni sarılır mısın bana?
yada
bir selamı eksik etmezsin di mi?

bak yine cevap vermiyorsun sevgili.
ben yine gidiyorum.
sensizlik senliliğine.
orada bekleyenim var.
bekletmemeliyim onu.
özler sonra.
kızar da
tripte atar.
ben gidiyorum sevgili.

inan bana ölsem unutmam seni.
inan bana gitsen unutmam seni.
inan bana görsem dayanamam sana.

31 Ekim 2012 Çarşamba

bugün ilk defa

yağmurlu bir sabahın ardından güneş misali
tüm hayallerim tüm umutlarım.
acılara, beklemelere, üzülmelere rağmen hep yeniden doğuyor hep yeniden başlıyor.
yağmurlu bi ekim sabahından sonra yola çıktım. üzüntülerimi, acılarımı göz yaşlarımı çantama koyup. hayallerimizi umutlarımızı kurduğumuz ilk yere doğru yol aldım. aylar sonra ilk defa gidecektim oraya ve bunun vermiş olduğu korkuyla giderken vermiş olduğun anahtalığın ufak bir kısmını kırmışım farkında değildim. sonra yeniden birleştirmek üzere cebime koydum.
sanki seninle buluşacakmışsız gibi heyecan vardı içimde. uzun zaman olmuştu işte.
geldim.
anılarımızın olduğu
ümitlerimizin olduğu
umutlarımızın olduğu
hayallerimizin olduğu
yere
topkapıya işte.
oturduğumuz yere gitmek için yavaşca yürüdüm.
-işte burada tekme atmıştı.
-işte burada sarılmıştı.
-işte burada eldivenimi vereyim mi demiştim.
-işte burada el ele tutuşmuştuk gibi cümlelerle yoluma devam ettim.
korktum.
başaramadım.
gidemedim seninle oturduğumuz sarıldığımız o banklara.
birden gökyüzünde fırtına koptu.
kuşlar avazları çıktığı kadar bağırdı.
köpekler havladı
sanki yer yerinden çıkacak gibiydi.
onlarda gitmemi istemiyordu
veyahut buda bir belirtiydi.
gidemedim.
anılarımıza sahip çıkamadım.
seninle sensiz bir kez daha olamadım.
bugün ilk defa anılardan korktum sevgili.
bugün ilk defa sana ihanet ettim.
bugün ilk defa senden kaçtım.
bugün ilk defa gelemedim sevgili.

30 Ekim 2012 Salı

kaçma artık sadece kal.

1 yorum,
1 mesaj
1 ses
her şeyi değiştirebilir bazen.
bazen de bir kaçış her şeyi mahvedebilir.
mutluyken
mutsuz
sevinçliyken
sevinçsiz
yapabilir insanı.
şimdi kaçmak neden sevgili?
neden tam buldum derken kaçmak neden?
söylesene ne yapmak lazım.
beklemek?
sabretmek?
neyin kaçışı bu sevgili.
neyin gidişi 
çok yorgunum artık kovalamaktan, izlemekten, sabretmekten.
söylesene
neyin nesi bu?

kaç-ama-kal.
git-me-kal.
sev-me-kal.

29 Ekim 2012 Pazartesi

tek yetenegim sevmekti.

benim hiç bir yeteneğim olmadı.
bilgimde.
hiç bir şeyi tam yapamadım bu hayatta
sevmeyi de
beklemeyi de.
bana sadece seni sevmeyi verdiler. bunuda tam yapamadım. bitiremedim. sonunu getiremedim.
kimse bana yeteneklisin bu işte başarırsın demedi.
bana yetenekli olmayı öğretmediler.
bana yetenekli olmayı göstermediler.
seni sevmemdeki gibi.
seni sevmeyi öğretmedikleri gibi
seni sevmeyi göstermedikleri gibi.

ben sadece seni sevdim
sanırım tek yeteneğim
buydu sevgili...

sevdim

sevdim.
bir tek seni sevdim.
benim öyle süslü kelimelerim yok,
seni anlatabileceğim.
laf oyunları da yapmayı bilmem.
kelimelerimde çok kötüdür.
yazdıklarımda
ama bir şeyi çok iyi yaptım.
sadece sevdim.
sevdim işte.
ötesi yoktu
ilk kez ve tek seni sevdim.
hissettiremedim belki ama sevdim.
onlar gibi iyi şeyler yapamadım ama
onlar gibi iyi bakamadım sana ama
sadece
sevdim.
çocukca
masumca
safca
yalansızca
sevdim işte.
öyle bağıra bağıra seni seviyorum diyemedim.
hep içimde yaşadım sevmeyi.
sahi sana hiç bağırarak seni seviyorum demedim di mi?
elini tutarak, gözlerine bakarak seni seviyorum demedim di mi?

utandım.
çocukca utandım işte.
bağıramadım.
gözlerine bakıp söyleyemedim.
oysa şimdi olsan
yine yapamam sevgili.
kandırmayalım birbirimizi.
sevdim mi hep içimden severim ben
bilirsin
aslında ne çok istiyorum şuan sana bağırarak seni seviyorum demeyi.
bilemezsin.
gökyüzüne bakıp söylesem duyar mısın?
herhangi bir akan suya söylesem?
aldığım nefesi bırakırken söylesem?
bakkaldan aldığım paranın üzerine yazsam?
sana ulaşır mı?
duyar mısın?
saçmalamaya başladım sanırım.
cahil aşığın cahilce hayalleri diyelim bunlara.
ama
inan yaptım.
bunları yaptım.
çocukca ama bir umut olsun diye yaptım.

sahi sevgili duydun mu? 
sahi sevgili hissettin mi?

aslında onlar bilmiyor...

onlar bilmiyor
kırılacağımı, üzüleceğimi, benimde bir kalbimin olduğunu.
hiç durmadan, darmadağın ediyorlar.
ansızın hiç bir şey yokken
yerden yere vuruyorlar insanı.
üzülmek istiyorsun.
ağlamak istiyorsun.
çekip gitmek istiyorsun
buralardan.
olmuyor.
onlar bilmiyor.
onlar mı?
rüyalar sevgili rüyalar...
kırıp duruyorlar işte.
ansızın hiç beklenmedik bi anda kurduğum bu ufak dünyadan seni alıp kaçıyorlar,
dokunmama,
sarılmama,
seni seviyorum dememe
izin vermeden alıyorlar sevgili.
yıkıyorlar işte...
bu bedbaht rüyalar alıyor seni benden...

tam sana kavuşacakken
tam sana sarılacakken
tam sana seni seviyorum lan diyecekken
uyandırılıyorum hep.
cümlelerimde, eylemlerimde biz gibi hep yarım kalıyor.
tamamlayamıyorum. bitiremiyorum. noktalayamıyorum.
uyandıranlara hep kızıyorum.
o günüm mutlaka senli geçiyor.
anılar
yaşanmışlıklar
peşimi asla bırakmıyor.
seni ne kadar özlediğimi
söylüyorum tüm gün boyunca.
şahidim yok.
inanmazsın şimdi.
kulakların da çınlamaz bilirim.
çınlasa burada olurdun.
tek şahidim yaradan ve bu aciz bedenim.
önce dilim, sonra kalbim...
aslında duymamanın nedeni içten söylemeyişim olabilir mi?
oysaki tüm kalbimden, kalbimin ta en dibinden söylüyorum sevgili.
dip dediysem hemen alınma!
küsmede
kıyamam.

onlar bilmiyor sevgili...
seni sevdiğimi,
seni nasıl özlediğimi,
senin için neler yapabileceğimi,
sensiz nasıl olduğumu
onlar bilmiyor sevgili...

bir tek sen biliyorsun.
kalbin...
gözlerin...
sözlerin...

21 Ekim 2012 Pazar

23 ekim...

yeni bir yıl daha yazıldı tarihe.
söylesene sevgili.
kaç oldu senle?

kutlu olsun bir yılımız daha.
kutlu mutlu olsun.
sen olmasanda
sen bilmesende
veyahut
unutsanda
kutlu olsun sevgili.

seni hep çok sevdim.

çok...

özledim.
sevdim.
bekledim.
yoruldum.
seviyorum.

çokca işte bazı şeyler. senin olamadığın gibi.
çok işte
sorma
yargılama
sen olunca hayat.
bazı şeyler çok oluyor işte.
sen gibi.

çokca çocukcaydık.
çokca beklemiştik.
çokca sevmiştik.
çokca gitmiştik.

1 Ekim 2012 Pazartesi

söz iyi bir çocuk olacagim.

ayrıldık.
bitti.
gittin.
özledim.
çok özledim.
her gece Allah'a yalvarırcasına,
her gece ağlarcasına,
her gece hayal kurarcasına
özledim.
çok özledim.

telefona elim gidiyor.
"seni seviyorum." yazmak için,
"seni özledim." yazmak için,
"neredesin a sevgili." yazmak için,
"dön artık yetmedi mi bu ayrılık?" yazmak için
telefona elim gidiyor.
hep son anda aklıma geliyor. numaranı bilmeyişim. numaran neydi sevgili?
özlem? ayrılık? sabır? sevgi?
kafayı yemek üzeriyim işte 11 haneden oluşan sayıyı bile senden sonra yaşadığım durumlara benzetir olmuşum.
sanırım kafayı yemek üzereyim.
hatta yemeye başladım bile çünkü her sana yazmamda hüngür hüngür ağlarken şimdi gözümden yaş gelmiyor.
neden acaba?
unutulduk mu? unuttuk mu? vaz mı geçtik sevmekten?
sahiden mi ayrıldık?
kalbine bir şey mi oldu sevgili atmıyor mu?
ben oradaydım ya ben orada oldugum sürece senindim ya.
ben mi öldüm sevgili?

çok şükür.
ölüm ayrılık unutmak gibi kelimelerden sonra gözümden yaş geldi.
ilk defa ağladığıma bu kadar sevindim herhalde.
fotoğrafına bakıp bakıp içmeyi o kadar çok istiyorum ki.
belki bir kere olsun seni tamamen unutturur yada tamamen hatırlatır.
muamma arasında kalmam işte.
unutmak mı? hatırlamak mı?
ulan gözlerin geliyor tam gözlerimin önüne.
burnun
saçların...
sonra birden kayboluyorlar üzülüyorum. ağlıyorum.
onlarda kaçıyor sanırım.
sevmiyorlar da.
onlarda yalnız bırakıyor.
martılar gibi, kuşlar gibi, annem gibi, babam gibi, kardeşim gibi
sen gibi...
gitmeseniz olmaz mı?
iyi bi çocuk olacağım söz.
yemeklerimi hep bitireceğim.
giysilerimi katlamadan dışarı çıkmayacağım.
eve sizin dediğiniz vakitte geleceğim.
çıkarken haber vereceğim.
telefonum hep açık duracak siz ararsınız diye.
odamı hep düzenli tutacağım.
masamın üzerini hep derli toplu tutacağım.
derslerime çok çalışacağım.
sözünüzden çıkmayacağım.
kitap okuyacağım.
küfür etmeyeceğim.
insanları seveceğim.
sizin yüzünüzü asla kızartmayacağım.
gurur duyacağınız insan olacağım.
akşamları erken yatacağım.
sabahları erken kalkacağım.
yatağımı toplayacağım.
sigara içmeyeceğim.
alkol almayacağım.
kötü arkadaşlarımla birlikte olmayacağım.
eve geç geldiğimde sizi merakta bırakmamak için arayacağım.
çalışıp evime ekmek getireceğim.
çalışıp sizlere bir şey alacağım.
geceleri kuytu köşelerde ağlamayacağım.
iyi bir çocuk nasıl olursa onun gibi olacağım işte.
iyi bir çocuk olacağım.
olursam...
gelir misiniz?
annem gelir mi?
babam gelir mi?
kardeşim gelir mi?
peki ya
sen gelir misin?
beni bırakmasınız olmaz mı? birtek siz kaldınız hayatımda.
güveneceğim tek dalım
hayalim.
umudum.
s'onsuzum...

gelseniz olur mu?
söz iyi bir çocuk olacağım...

28 Eylül 2012 Cuma

sanırım yanlızım yada yalnızım.

yalnızım.
yalnızı "yanlız" yazacak kadar yalnızım.
tekim.
bir başıma kimsesiz.
sevgisiz, sevilmesiz, umutsuz, mutsuz...
yani harap bitap.
en çokta bu hayatta gerçekten yalnız kaldığımı anladığım an çok koymuştu.
yani bugün 28.09.2012..
niçin yalnızım diye sorgulamadım kendimi, bilirim o istediği içindir.
elbet birgün biter bu yalnızlık o isterse bitirir eminim.
yalnız kaldım.
ne kadar boktan olduğumu
ne kadar boş olduğumu
anladım.
metrobüste, otobüste yada yalnız kaldığın bir yerde başını kaldırmadan sessizce kitabını okuyorsan,
dinlediğin müziği herhangi biriyle paylaşamıyorsan,
bir eşya alırken sadece kendini düşünüp sadece teksen,
koskoca evde sadece tek başına yaşıyorsan,
sabahları kahvaltıda çayına tek şeker atıyorsan ve sofraya tek çatal, tek bardak, tek tabak koyuyorsan,
telefonun sadece operatör mesajlarıyla yada yanlış numaralarla çalıyorsa,
akıttığın göz yaşlarını silecek kimse yoksa,
şehirler arasında yaptığın yolculukta arkandan el sallayacak biri yoksa,
bakkaldan en sevdiğin çikolataların bir eşini almıyorsan,
okuduğun kitabın bir eşini almıyorsan,
hediye alacağın yada hediye vereceğin kimse yoksa,
hastalandığında hastalığını anlatacağın kimse yoksa,
hasta olduğunda sana sıcak bir çorba yapacak kimse yoksa,
otobüs biletini, uçak biletini hep cam kenarı ve tek kişilik seçiyorsan,
umursuzca bir şeyi düşünmeden hayatı istediğin gibi yaşıyorsan,
geceler dışarı çıkarken hesap vermiyorsan,
yazmış olduğun yazıları kimse okumuyorsa,
bu yazıyı yazarken yanağına kimse öpücük kondurmuyorsa yada telefondan biriyle konuşmuyorsan şuanda,
mp3 çalarında hareketli müzik yoksa, aşk dolu müzikler yoksa,
oturduğun sıralar hep tek kişilikse,
çektiğin acılar tek kişilikse,

sen apacık yalnızsın arkadaşım... öyle körü körüne bir yalnızsın ki adını senden başka kimse bilmez. yaşını kilonu boyunu gözlerinin rengini senden başka kimse bilmez ve umursamaz.
yalnızsın.
yalnızım.
ben yalnızım.
apacık koca bir kalabalığın içinde yapayalnız yaşayan biriyim işte.
kendi başına yaşamaya çalışan yalnız..

eğer yalnızlık bir meslek olsaydı sanırım hiç işsiz kalmazdım...

25 Eylül 2012 Salı

anılarda biz.

şimdi gidiyorsun.
                      git.
şimdi seviyorsun.
                      sev.
şimdi geliyorsun.
                      gel.

en olmadık yerde anılarla boğuşur oluyorsun. durakta, otobüs kuyruğunda, dersi bekleyen bir öğrenciyken. yani sınıfta. anılar insanın kim olduğunu sorgulamadan ve nerede olduğunu bilmeden gelir hayatına birden girer en olmadık yerden. hiç beklemediğin anda gelen otobüs yada en olmadık anda olan mutlu bir olay gibi gelir işte. sorgulamaya fırsatın olmaz çünkü çat kapı gelmeyi sever. senin gibi. geldiğini anlaman için fazla bir beklentiye girmene gerek yok aslında. kalbin hızlı atmaya başlar, gözünden yaşlar süzülür,  nefes alamaz olursun bulunduğun ortam olduğun kişiler sıkmaya başlar seni. durduramazsında işler içine. bırakmak istersin kaçmak istersin. azılı bir katilin seni kovaladığı gibi kovalar. yaz aylarında balını arayan arı misali.
Kuytu bir köşeye geçersin ulan yüzleşicem seninle dersin, gel ulan gel... tüm günü toplarsın tabii. tüm benliğinle, gidişinin ardından kalan tüm gücünle yüzleşirsin.
önce adın gelir aklıma. gözlerin, burnun, dudakların, saçların... etrafındaki gördüğün her insan o olur birden. besmele misali başlarım adını söylemeye. yavaş yavaş, sessiz sessiz.
sonra ne hikmetse en güzel anıların gelir. hiç kötü hatırlamazsın anılarda. kimisi çok sevdiysen kötüyü görmezsin der. bence yalan sevgili o. hiç insan sevdiğini kötü hatırlar mı? bırakıp gitse bile. hatırlamaz çünkü seven insan ona kötüyü yakıştıramaz ki.

kurtulmaya çalışırsın izin vermez anılar. kaçmak istersin saklandığın ininden. nafile.
beklersin beklersin beklersin. içine bir sen işlediğinde gider işte anılar. telaşla yüzünü yıkamaya koşarsın. çünkü anılarla yaşanan bir savaştan yenik ayrılmıştırsın. kaybetmiştirsin gücü.bu savaşın tek iyi yanı ise. içimde koca bir sen oluşu. inanmazsan koy gögsüme elini. hissedersin. hissetmezsen çıkar tüm bedenimden seni inan ben oradayım oralarda bi yerdeyim. hissedersen görürsün..

gidersin. tanıyamazsın kendini. ben bu olmam, ben bu olamam dersin kendi kendine. ne yanındaki duyar, ne etrafındaki. herkes o kadar mutluyken. seni sen zannederken. ben olmuşum sen. geriye kalır benden sen...

gidiyorsun git-me.
seviyorsun sev-me.
özlüyorsun özle-me.

sevgili ,
üzülme.
anılarda bir sen var. anılarda bir bende. artık anılarda biz. anılarda sonsuzuz...

20 Eylül 2012 Perşembe

gün be gün ölmek nedir bilir misin?

gün be gün tükenirken, gün be gün mutluluğa koşan insanlar gördüm yollarda. hayatta kızmam yada hayatta başıma gelmez dediğim olaylar geldi başıma. gitmez ulan dediklerim en ön sırada gitti benden. sevmekten geberdiğim insanlarda oldu. elbette oldu. beklediğim insan oldu. o ağladığında hıçkıra hıçkıra ağladığım insanlar oldu.  ama kimse sen gibi olamadı.

hem sevdiğim, hem beni öldüren kadındın işte. içimden.

gün be gün öldürüyorsun farketmeden. gün be gün tükeniyorum farkedilmeden...

neden yaparsın?

neden böyle içimi acıtırsın ki? neden bile bile bunu yaparsın ki ey derdime çare olacak insan? amacın ne ki? yıkıp geçmek mi seni? nefret ettirmek mi? mahvetmek mi? ben çektim ulan buda çeksin demek mi? söylesene neden yaparsın bunu?

beni daha fazla öldürme sevgili. yapma bunu bana, yapma bunu hayallerime, yapma bunu hayallerimi süsleyen kadına. yapma işte. kırma bizi, kırma biz olamayan bizi. kırma bırak hayallerde olalım, hayalimde olalım. ama yıkma o hayalleri...

9 Eylül 2012 Pazar

dursa zaman akıp gitmese...

zaman akıp geçti. yıllar geçti farkında olmadan günler aylar haftalar...
ne sen geldin ne sesin ne kokun...
oracıkta öylece seni bekleyi verdim. tamda ayrıldığımız yerde sana gitme diyemediğim, dur diyemediğim yerde...
bunları şimdi söylemem neyi değiştirecek onuda bilmiyorum. Sanırım kendimi acındırmaktan başka bir şey olmaz... artık acısanda gelmezsin orası ayrı bir konu... mutlusundur, huzurlusundur... o yüzden gelmezsin yada gelmek istemezsin haklısında a sevgili gelip ne yapacaksın beni?
ulan öyle bi özledim ki seni burnumda değil. kalbimde tütüyorsun. nefesim gibi özledim, oruçlu bir gündeki su gibi özledim. tarifi yok işte kelimelerin yetmeyeceği kadar çok özledim...

Bugün gittiğin gündeki ağlayaşım geldi aklıma, banyonun bir köşesine düşmüştüm, yerlere vura vura "gitme ulan gitme" sesleriyle ağlayıvermiştim. sesimi duymamıştın. Oysaki annem telaşla gelip ne oldu yavrum demişti...  Bugün ilk defa o ağlayışı birinde gördüm sevgili suskunlar filmdeki sıskanın ağlamasıydı o. tarifi yok ama ona benzerdi. benimki ondan daha iyiydi gibi beylik laflar etmeyeceğim. var sen anla kimin iyi olduğunu... birazda saçma oldu di mi? ağlamada milletle yarıştırıyorum kendimi...

yokluğun bi ölüm sancısı sevgili... eğer seni gerçekten kaybedersem ne yaparım diye arada düşünüyorum... ama sonu hep hüsran kaçıyorum oradan, kaybediyorum kendimi. arada sen benden kaçıyorsun farkında olmadan ismini numaranı saçını değiştirerek ama aslında sende biliyorsun nereye gitsen ben oradayım... birazcık sevdiysen ve birazcık aşık olduysan kalbinde yer etmiştirim inanırım buna... ki sen birazcık kelimesinin kat ve katını sevmiştin..

bugün oturdum bi köşde iyice düşündüm. hastalığımı, sensizliğimi, geleceğimizi, doğmamış olan iki çocuğumuzu düşündüm... hepsinde göz yaşı sel oldu. en çokta sensizlikte ve şifa-ulaşta... geleceğimizi dert etmedim. sen olsan yanımda hayal kurdursan bana ufak çatısı olan, içi küçük evimiz olsa desen... inan gocunmam dişimi tırnağıma takar yaparım onları, inan bana...

ah sen olsan neler yapardım anlatamamki...

hastalığımdan daha fazla bahsedip kendimi acındırmayacağım,bana acımanı istemem... hastayım işte bunu bil yeter sevgili...

a sevgili olsan hayal kursak, olsan sadece tek derdimiz akşam eve geç gelecek mi? saat kaçta internette olacak? sesini duyacak mıyım? ne zaman buluşacağız? nereye gideceğiz olsa... arada kavga etsek hiç ayrılamasak mesela... büyümesek çocuk büyümesek... Büyüyünce aşklarda sevgilerde sorunlarda büyüyor be sevgili. keşke seni tandığım ilk anda olsan keşke o çocukluklarım geride kalsa.. ahh ne zor bu keşkeleri hayattan çıkartmak... napalım be sevgili kabul ederiz, buda bizim kaderimiz der şükrümüzü ederiz... Allah daha büyük dert vermesin.

Allah yokluğunu göstermesin solumdan... Her şeyin hayırlısı olsun çalıkuşum...

hiç büyümesek olmaz mı?

8 Eylül 2012 Cumartesi

hastayim...

eski onur yok sevgili... sadece tek kelime hastayım... her zamankinden çok ihtiyacım var sana... sesine. yazına. beni dinlemene.. akıl vermene. Kısacası sana çok ihtiyacım var...

oturdum, düsündüm, agladim, bekledim...

sessizce oturdum kuytu bir köşeye. sırf herkesten uzaklaşıp seninle baş başa kalmak için... sensizdim. sadece senindim. tıpki gidişindeki gibi. sonra birden bire yağmurun başlaması gibi yokluğunun etkileri başladı. önce en güzel anlar geldi gözümün önüne seni güldürdüğüm anlar, seni beklediğim anlar, hastayken yanımda olduğun anlar, tesadüf üzerine annemin senin duyduğu an geldi ve ilk konuştuğumuz an hatırlar mısın hani gülemem somurtuk olurum demiştim. ama ne hikmetse ilk başta ilk kez sesini duymama rağmen daha önce hiç bu kadar gülmemiştim. sonra o anların verdiği mutlulukla biraz ağlayı verdim ne yalan söyleyeyim. erkekler ağlamaz sözüne inat ağladım oracıkta. e biraz yokluğunun verdiği hüzünde vardı.

sonra ne olduysa birden bire yokluğun içime öyle bir işledi ki sanki her yanım sen olmuştun. hani geçenlerde bi yağmur yağdı bilir misin? heh işte o misali göz yaşları düştü, uzaklaştı benden sen gibi...
seni özlediğimi, seni çok sevdiğimi söyleyerek bağırarak ağladım pardon haykırdım... Alt komşu gelip "Onur ne oldu?" demesiyle anladım haykırdığıım. Neyse buraları geçeyim. tek kişilik yalnızlık senfonisi işte. ağlak bir adam, hatırlanılan geçmiş, özlem, sevgi...

şuan bir yandan resmine bakıyorum, bir yandan ulan neden böyle olduk biz? çok mu günahkardık ayrıldık? çok mu sevdik ayrıldık? diyerek seni yaad ediyorum. elimde vermiş olduğum kaplumbağa var. seni özledikçe sıkı veriyorum canımı acıtanadek.. vermiş olduğun parfüm hala yanı başımda kokun gitmesin birileri duymasın kokunu hissetmesin seni benden başkası diye sıkmıyorum etrafıma. sadece burnuma yaklaştırıp en derin nefesimle çekiyorum.  bir yandan hani yapmış olduğun puzzle vardıya ona bakıyorum oynamaya kıyamıyorum aman ha bozulmasın onlarda bizim gibi  ayrılmasın onlar! onlar biz olmayacak hep beraber olacaklar hiç ayrılmayacaklar...

 a sevgili, a yar, a çalıkuşu a sevdiceğim...

Bazen nereden tanıdım da seni neden bu kadar aşık oldum. neydi seni bana bağlayan, neydi bu denli unutulmamazlık neydi? diye düşüncelere dalıyorum. inan cevabını bulamadığım tek soru bu. Belki ilkler olduğun içindir, belki ahlakın, belki güzelliğin, belki iyiliğin belki...

Geçen sen yokken konun açıldı belki kulakların çınlamıştır sevgili, annemle seni andık. fındık toplarken densizin biri çıkıp "onur senin sevgilin var mı?" dedi. O an sustum cevap vermedim oysaki "evet var ulan, solumda! adı da elif!" diyemedim... Desem ya salak zannedecekler ya deli yada aşık... sessizce "yok" kelimesi çıktı ağzımdan... Daha sonra annem araya girdi. Vardı bir tane adı elifti. Çok güzeldi "Mavi" gözleri var dedi. Ulan baksana annem bile hala unutmamış seni ve yine karıştırır oldu göz rengini... Daha sonra konyalıydı dedi. Kendisi gibi ahlakıda güzeldir dedi, tanışmadık ama sesini duydum bir kaç kere dedi işte... Sahi sevgili sen anneme ne yaptın böyle? Onun içine nasıl işledin? Onu nasıl sevdirdin kendine?

Neyse sevgilim, başım ağrıdı ağlamaktan sulu gözlü olmaktan. yazamıyorum artık içimi dökemiyorum...

kimse bilmeyecek aslında sen solumdasın...

19 Ağustos 2012 Pazar

onlar hic bilemeyecek bayramin sen oludugunu

sanırım bu yazımda hiç yokluğundan yada duygusal bir anıdan bahsetmeyeceğim. mutlu mesut bir yazı olmasını istiyorum nede olsa bugün bayram.

Eskiden tüm bayramlarımı ilk sen kutlardın... Toplu bayram mesajlarıyla değil sırf bana özel yazılmış mesajla tatlıda olurdu. Sevinirdim açıkcası hemen orada duygularımı belli edemesemde sevinirdim içimden ve sen bunu hiç bilemezdin. He birde bayramlarda hep bi pot kırardın ailene karşı. Hatırlar mısın sevgili?

Annemin, babamın kardeşimin bayramını kutlamanda hoşuma giderdi, yani sen söylemesen bile telefonda bana söylerdin ya oda güzeldi. Aynı şekilde bende senin kutlardım güzel olurdu.

Şimdi sen yoksun ya benim bayramımım kimse kutlamıyor. Kimse senin gibi özelmesaj atmıyor. Yani kısacası toplu mesajlarla kutlanan basit bir bayram, he birde arada bazıları arıyor fedakar olan arkadaşlarım. Toplu mesaj sevmediğimi bilenler de bazen özel mesaj atıyor bazıları ise hiç atmıyor. İşte böyle sensiz bir bayram böyle geçiyor sevgili. Bayramlıklarımı bile alamadım çünkü sen varken bayram bayramdı benim için, bir günöncesinden çıkıp çarşı pazar mağaza gezip bayramlık bakardım hatta ondan önce seninle bilgisayardan siteleri gezerdik, aşkım bu bayram ne giysem diye? Ahh! ne güzelde olurdu onlar. Şimdi olsanda beraber seçsek...

Yakın zaman içerisinde gidiyorum buralardan, senin olduğun yere.. Hani evimizin temelinde olan ufak minik taş vardıya hani üzerinde"Sonsuzum." "elif ve onur" yazan eve gidiyorum. Anılar biraz beni bekler di mi?

Belki sen gelirsin diye telefonumu, msnimi hep açık tutuyorum sevgili... Hiç kapatmıyorum geçmişe inat... Ve hiç gelemeyceksin diye umutsuzluğa kapılmıyorum. Biliyorum birgün bu şehir seni bana getirecek. Hem duamıda ettim bu sabah."Allahım ne olur elifi benim hayırlım yap, hayırlım o olsun sen her şeyi gören ve bilensin" dedim. Sahi sence bu dua kabul olur mu? Hemde içimden taaa senin olduğun yerden ettim. birazcıkta gözümden yaş geldi ederken zaman neyi gösterecek bilinmez ama inşallah kabul olur di mi sevgilim?

Şimdi sokakta herkes çıkmış bayram sevincini yaşıyor ben ise sessiz sakin bir köşede oturuyorum gelenlerin ellerinden sıkmıyorum yabani oldum diyebilirim. Bir köşede sessiz sakin oturuyorum.

Aslında onlar hiç bilemeyecek asıl bayram senin bana geldiğin gün olduğunu sevgili...

13 Ağustos 2012 Pazartesi

bana kimse "o hiç öyle olmuyor çocuk" dememişti ki...

ayrıldığın zaman her şeyden kurtulacağını düşünür ya insan o hiç öyle olmuyor. Her şey tekrardan başa sarıyor, tüm hatıralar tüm umutlar tüm sevgilier tüm anılar... kısacası onun yokluğunda bile her şeyi baştan yaşamaya başlıyorsun. ayrılmayı sen istesen bile bunu yapabiliyorsun. insanın elinde olmadan geçmişi yaşaması gibi. önce ufak ufak hatırlamaya başlıyorsun anıları, sonra en olmadık yerde aklına geliyor... bir bakmışsın hatıralar sen olmuş... kimi zaman ağlamaklı oluyorsun, kimi zaman onsuzluğun demini yeniden yaşarcasına yaşıyorsun... her şeyden kurtulacağını düşünürsün ya o hiç öyle olmuyor...

bittiğinde tüm acıların zamanla dineceğini düşünür ya insan o hiç öyle olmuyor. aksine o acılar gün be gün büyümeye devam ediyor. yavaş yavaş milim milim büyümeye devam ediyor. onun varlığında çekmiş olduğun acıları aratabiliyor bazen ki zaten hep aratıyor... kimi zaman bu acılar hatırayla büyüyor kimi zaman bir kalem kimi zaman bir puzzle kimi zaman sokakta ona benzettiğin bir yüz ile... git gide büyümeye başlayan bu acıyı nasıl durdurabilirim diye düşünüyorsun arada ama nafile. çünkü o başlamıştır bir virüs gibi içine işlemiştin zamanla seni ele geçirebilecek cinsten... zamanla sende bilirsin bunun geçmeyeceğini işte o zaman tüm bedenin o acı olmuştur. tüm bedenine işlemiştir o... ve artık hiçbir zaman peşini bırakmayacaktır. Onunla yaşamaya alışmalısın belki de... Solunda kalan acı misali...

Oysaki bana

kusura bakma ama o hiç öyle olmuyor çocuk....

demediler...

gitmek gerek

Gitmek. Her şeyi herkesi bırakıp hemde öylesine. belkide yüz üstü bırakıp. Gitmek...
Nedense bu aralar sadece yapmak istediğim tek şey bu. Her şeyi herkesi bırakıp gitmek...
Adımı unutmak, kafamdakileri unutmak, elbiselerimi ve kim olduğumu unutmak istiyorum. Sahilin oradaki bi bankda oturup dünyada neler olur? İnsanlar ne yapıyor? bakışları ile bakmak istiyorum etrafa... sanki dünyaya ilk kez gelmiş gibi...

Biraz da senle başbaşa kalmak istiyorum. Başbaşa derken hemen buluşma anlama sevgili! Kalbimdeki, solumdaki seninle... Onu dinlemek istiyorum biraz... hayatımı ona göre şekillendirmek, ondan yardım alma, onu hatırlamak ve biraz daha çok onun olmak istiyorum...

Devrik cümlelerimde nereye koyacağımı unuttuğum yüklemime bir yer bulmak istiyorum. belki bu sefer cümlelerim düzelir belki de hayatım düzelir? Sahi bunun hiç mi imkanı yok sevgili?

Birazcıkta insanlara güvenmek istiyorum, biliyorsun senden sonra kimseye güvenemez oldum. Senden sonra her kim olursa olsun karşımdaki ona daha da çok kırılır daha da çok umut besler oldum. Umut besler oldum derken duygusal anlamda değil yanlış anlayıp kıskançlık triplerinin lüzumu yok şimdi.
İş anlamında dostluk anlamında...

Biliyor musun? Bu sana biraz garip gelecek ama. Sen olduğun zaman tek dostum senmişsin... Bana sonsuzadek tek inan, Sen başarırsın, sen yaparsın sen kimin hayatısın! diyen kişi birtek senmişsin. Senden sonra kimse bunları demedi , diyemedi...

Öylesine her şeyi bırakıp gitmek istiyorum. Tüm benliğimi tüm kimliğimi kaybederek gitmek...

Gitmekyalnızolmakgerekbazen...

8 Ağustos 2012 Çarşamba

sadece güvenmek istiyorum

Senin yokluğun her geçen gün artmaya başlıyor biliyor musun sevgili? Bazen öyle bi oluyorki dayanamayacak gibi oluyorum yakmak istiyorum bu dünyayı, yakmak istiyorum o kadar mesafeyi sana gelmek istiyorum da gelemiyorum işte. gitmek istiyorum bazen yaşadığın yerlere belki karşına çıkarım belki senin olduğun yerde seni görürüm diyorum ama göremiyorum ki sevgili gidemiyorum korkuyorum...

Bu aralar canımı çok sıkıyorlar sevgilim. Bu hayatta sadece brine güvenmek istiyorum sadece tek bi kişiye tüm her şeyimi ona emanet etmek istiyorum ne bileyim zor zamanımda yanımda olsun, senin yokluğunda onunla konuşayım. seni ona anlatayım istiyorum ama hiç bir zaman bulamıyorum sevgili öyle birini çıkmıyor karşıma... Tam çıktı diyorum ulan bu adam gibi adam diyorum. Oda adam değilmiş sevgili.

Sadece birine koşulsuz şartsız güvenmek istiyorum sevgili. Bir seferliğinede olsun bir kereliğinede olsun sadece güvenmek. Oda bırakıp gitmesin istiyorum. Kimse bırakmasın işte beni. Yalnızım zaten. Kimsem yok öyle dolu olduğuna bakma. Kimse dinlemiyor ıssız gecelerde yokluğunu. Kimse olmuyor yanımda kimse seni bilmiyor anlatamıyorum.

En boktan zamanımda yazarak seni anlatıyorum, zaten hayatımda 3-5 kişi var sevgili onlara sımsıkı sarılıyorum. Kaybetmemek için. Senin yokluğundan sonra birde onlarınkini kaldıramam bilirsin. Üzülürüm her gidenin ardından en çokta sana üzülmüştüm bilirsin. Öyle işte sevgili.

güvenmek istiyorum sadece tek bir kişiye senden sonra seni anlatabileceğim.

sadece güvenmek istiyorum çok mu şey istiyorum sevgili? Söylesene ne olur? Çok mu sabırsızım? Çok mu benimsiyorum herkesi sadece güvenmek istiyorum...

güvenmek istiyorum.

29 Temmuz 2012 Pazar

ben hic degismedim sevgili

lafların banaysa sevgili ben hiç değişmedim hala aynı benim. Sadece karakterimin yapmamın gerektiğini yapıyorum. sırf birazcık daha yakınında olmak için. ama sanırım sen ne burada yazanları okuyorsun nede anlayabliyorsun. takmıyorum birtanecik sevgilim, takmıyorum hayalim. takmıyorum dünüm yarınım. üzülmüyorum beni suçluyorsun diye. kendine dikkat et olur mu? beni böyle bilmeye devam et. seni seviyorum.

28 Temmuz 2012 Cumartesi

Kutlu Mutlu Olsun...

Kutlu olsun sevgilim yeni bir yaşın. sevdiklerinle, sevenlerinle mutlu bir ömür geçirmeni dilerim. Gözünden yaş düşmesin sakına hiçbir zaman. Hep gülümse sen hiç ağlama olur mu? Hayallerinden de asla vazgeçme biliyorum geçmezsin benim sevdiğim kız hiç vazgeçmezdi hayallerinden. Hep mutlu ol sevgilim...

Yeni yaşın kutlu olsun... Seni saramadım ya doğum gününde, ilk ben kutlayamadım ya, hediyeni ilk ben veredim ya olsun sevgili... Ben hiç üzülmüyorum bunlara takma olur mu? Kıskanmıyorumda başkaları kutluyor ben kutlayamıyorum diye.. Seni hep seviyorum..


Şifa  ve ulaşında doğum gününü kutlar sevgilim, hediyelerini veremediler ama olsun. Seni hep seviyorlar onlarda benim gibi...

He  unutmadan aşağıdaki sana gelsin birtanem.
Fatih Zengin - Doğum gününde dinlersin olur mu?



Seni çok sevdim. Kutlu Olsun Sevgili...

26 Temmuz 2012 Perşembe

baska rollere bürünmek gerek bazen onun için.

Başka bedenlere bürünmek... Eskide arkanda ne varsa bırakıp lanet olası bir karaktere bürünmek gerekir kimi zaman. Bazen bu karakter onu ne kadar kızdıracağını bilseniz bile yapmak zorundasınız çünkü ancak ona o şekilde yakın olabilirsiniz.

Seni daha yakından hissedebilmek için, konuşabilmek için farklı bir karakter oldum artık. ama kızma sevgili benliğim asla değişmedi sadece ufak bir tiyatro gösterisinin yada sinema filminin içinde figüran sahnesi olan bir insan gibi rolümü ezberledim, oynadım, oynuyorum.

Belki sana saçma gelebilir ama bunu yapmak zorundaydım. Başka karakter olmam gerekti. sana yaklaşabilmem için. Sakın kızma neden o karaktere büründün diye çünkü neden sensin.

Hani her karakterin zorluğu vardır ya sevgili bunun da var işte kimsecikler anlamsın diye, kimsecikler bilmesin diye iğrenç bir insan modeli çiziyorum. küfür ediyorum millete sataşıyorum ama biliyorum ucunda sen varsın. ucunda sana bir merhaba sana bir selam sana bir özlem var.  işte bu yüzden bu hayatı farklı karakterlerde yaşamak gerek.

Üzgünüm sevgilim sana bunları yaşattığım için, benim hakkında böyle düşündüğün için. Eğer burayı okursan bana birazcık hak ver olur mu? Onların hiç birini isteyerek yapmıyorum inan bana sırf birisi anlamasın birisi duymasın diye. Hani derler ya rolüm bu benim her türlü karaktere girerim her türlü numarayı yaparım. O misal. Ama benim rolümün sonunda ne bir para var , ne bir ödül nede şan şöhret. Tek bir şey var sevgili. "bir merhaba." o bunların hepsine değer biliyorum.

şimdi rolüme dönmem gerek sevgili. gitmem gerek. Seni seviyorum. Seni çok özlüyorum bunu bilmeni isterim.

Artık farklı bedenlerde değiliz farklı rollerde farklı yüzlerdeyiz sevgili...

19 Temmuz 2012 Perşembe

uzaklardan sevgi getirdim... uzaklardan özlem getirdim...

Bu aralar baya bir boşladım seni farkındayım. Özlemlerimi, duygularımı kısacası içimdeki seni anlatamadım uzun zamandan beri sana. Biliyorum kızmıştırsın sen,  hatta küfür bile etmiştirsin. Haklısın sevgili bu aralar aksattım seni...

Ne kadar içimde saklsamda seni, ve bir o kadarda dışarıya vurmak istesem seni bazen yazmaya gücüm yetmiyor. Yazsam çünkü boşaltacağım oracıkta içimde ne varsa. ara ara sokakta, yolda metrobüste içimden hep seni konuşuyorum. Sana şiirler yazıyorum. Beklediğim her otobüs durağında senin uğruna yazılmış binlerce şiirim var, anım var bilmezsin sevgili.
Tam yazmak istiyorum, elim kağıtlara gidiyor. Sonra bir bakıyorum hemencecik orada ağlayı vermişim, işte bu yüzden yazamıyorum. Eğer orada yazarsam yine sana gelirim, eğer orada yazarsam yine seni bulurum, eğer orada yazarsam yine mahvedebilirim seni. Bu yüzden dayanmaya çalışıyorum. Nereye kadar dayanacağım bilmiyorum ama dayanmaya çalışıyorum.

Bazen öyle bir canım çekiyorki seni oracıkta olsan sarılırım boynuna hayatta bırakmam inan bana sevgili. Bazen öyle bir istiyorumki seni görmek oracıkta görsem bir daha kimseye bakmaz bu gözler inan bana sevgili...

Bazense boktan insanlar beni üzüp duruyor, takıyorum onları bilirsin beni saçma olduklarını bile takıyorum. Daha fazla takmamak için senin vermiş olduğun nasihatlar geliyor, "Takma aşkım derdin" bu bile yeterdi benim için. İşte bunu hayal ediyorum ve daha fazla üzülmemi engelliyorum. Baksana sevgili senin yokluğunda bile senin nasihatlarınla ayakta duruyorum sen neymişsin benim için!
Pardon!!! senin yokluğunda mı dedim? Ulan sen hiç gitmedin ki! hep solumdaydın pardon unutmuşum sevgili kusuruma bakma! ve kızmada!

Seni çok özledim, seni çok sevdim bunu bilmeni isterim sevgili! Eski sevgililer gibi değilmişsin sen sevgili... Her geçen unutacağıma her geçen gün içimdeki elif isteği, elif sevgisi büyüyor anlamış değilim! Bazen çok komik durumlara düşüyorum, hani sana klasik gelecek ama her gördüğüm kapalıyı sen zannediyorum yüzlerine dikkatlice bakıyorum. Kimisi takık diyor, kimisi salak  bazende sapık diyen olur belki ama bilmiyorlarki sevgili her kapalıda seni arıyorum. Belki senmişsin diye bakıyorum işte gördüğüm her kapalıya oysa senin olmanı o kadar çok istiyorumki her baktığım süliyette. Bazen geçtiğimiz yerden geçiyorum, işte oralarda ölüp ölüp diriliyorum dayanmak zor geliyor orada ama ufak bir şey umut veriyor adını bilemediğim belki senin geçtiğin yerden geçiyor olabileceğimin heyecanı olabilir. Belki de aynı yerden farklı zamanlarda nefes alıyor olabilmemiz olabilir di mi sevgili.

Neyse sevgili daha fazla başını şişirmeyeyim. Arada yazacağım sana yine, sakın ha yazmıyorum diye özlemiyor, sevmiyor, unuttu diye düşünme. Aksine her geçen gün bunlar kat ve kat yükseliyor., büyüyor.

Seni çok seviyorum, seni çok özlüyorum. Seni çok istiyorum...

Her durakta sana biriktirdiğim yazılarım var benim.
Çalıkuşum...

15 Haziran 2012 Cuma

ihtiyacim var sana...

bu aralar sana hiç olmadığım kadar ihtiyacım var. Bu aralar fazla kırgınım, fazla döküldüm... İhtiyacım var işte sana. her şey üst üste geliyor, dermanım kalmadı dayanacak gücüm kalmadı... Ne zormuş sevgili büyük adam olmak! Ne zormuş sevgili sensizde seni yaşatmak...
İhtiyacım var işte sana, bir merhaba desen eskisi gücüme kavuşurum. Bir selam göndersen belki... İhtiyacım var işte sana...

Oturup sabahlara kadar konuşmaya sana derdimi anlatmaya o kadar çok ihtiyacım var ki. Nasihatlarını dinlemeye, dizinde uyumaya... Aslında ona bile gerek yok sadece konuşsam yada sesini duysam yada olmadı sevgili bir merhaba desem sana!  Basit bir merhaba, basit denmeyecek kadar büyük dertleri getirse ardından... sonrasında ise o güzel nasihatlarını dinlesem hiç susmasan, hep konuşsan keşke sevgili.

Dayanamıyorum. ellerim yazmıyor. gözlerimde derman kalmadı... dökecek göz yaşım kalmadı sevgili...

sebep sorma işte sadece ihtiyacım var sana...

Dinlemelisin sevgili...

hayatımda ikinci defa bir şarkıda bu kadar  çok ağladım. hayatımda ikinci defa bir şarkıda bu kadar hüzünlendim...

Bir rüzgar gibi geçti ellerinde gençliğim
Bir ömrüm daha olsaydı ah uğruna vermezmiydim
Eski bir yalandı o aşk denilen masaldı!
Hiç çıkmıyor aklımdan! Hiç
Haziran akşamları
Eski bir yalandı o aşk denilen masaldı
Dilimizde kaldı şimdi bir ayrılık şarkısı

14 Haziran 2012 Perşembe

seni hatırlamak

seni hatırlamak için bu lanet olası sıcaklarda bile yorganla yatıyorum. Biliyorum saçma gelecek ama seni hatırlatıyor. Yokluğunda sen gibi oluyor. yerini almaz ama yokluğunu ufacıkta olsa doldurmaya yetiyor. Hatırlar mısın sana bir yazı yazmıştım yorganla ilgili? Sahi hatırlar mısın sevgili?

10 Haziran 2012 Pazar

sen benim virgülümsün...

Sen benim virgülümsün.

Hayatta denen bu garip şeyde hep bir şeyleri ertelediğim bunlarda kullandığım virgülümsün. Ne zaman başım sıkışsa, ne zaman darda olsam ve ne zaman seni özlesem hep “seni” kullanırım. Hatırlar mısın? Zor anlarımda hep yanımda olurdun ve hep destek verirdin kollardın beni. Annem gibi.
Sen benim virgülümsün.
Hani virgülün anlamı vardır bilirsin, anlamı Türkçede şu şekilde; “Tamamlanmamış cümle sonlarında kullanılır.” Bu kadar basit bir anlamı olabilir Türkçede ama benim hayatımda yada anlamı bi o kadar derindi ki bilemezsin.
Senin yokluğunda ne zaman aklıma gelsen hayatıma bir virgül çekerim. Hep bir şeyleri ertelerim hep…
Tamamlayamadım seni bir türlü senin yanına bir sen koyamadım bunun içinde hep bir virgül çekerim hayatıma… Sahi ben ne zaman virgül koymaktan vazgeçeceğim? Sahi ben ne zaman tamamlayamadığım cümleleri senle tamamlayacağım? Söylesene sevgili ne zaman virgülüm değil de noktam olacaksın? Ne zaman noktalanacaksın!?
Şimdi her üzüldüğümde senin yerine virgül koymaktansa nokta koymayı yeğlerim ama!? Olmaz işte sevgili. Sen benim tamamlayamadığım cümlelerimin sonlarındaki virgülsün… Geldiğin gün ise noktam…

Sen benim virgülümsün…

Ne garip di mi sevgili? Türkçede anlamı bi o kadar boş olan tümcelere bile anlam yükler oldum. Virgülün bir özelliği daha var seni bana hatırlatan…  Tıpkı seni bana bağlayan özelliklerin gibi. Virgül; “Yüklemden uzak kalmış özneden sonra konur…” Şimdi diyeceksin ki e be adam! Buna ne anlam yükledin, yine bundan ne çıkarttın! Haklısında. Konu sen olunca durmuyor kalem, durmuyor gözyaşı…
Sen benim yüklemimdin beni tamamlayan, beni ben yapan… Senden sonra hayat cümlemize bir virgül eklendi.  Ayırdık birbirimizi cümlemize ansızın koyu verdik “virgülü”… Artık ne sen bana yakınsın ne de ben sana… Uzak kaldık birbirimize…
Ne tamamlayabildik kendimizi nede birleştirebildik… Belki kim bilir bir gün virgül değilde noktam olursun. Belki birgün kim bilir kavuşur bu özneyle yüklem… Kim bilir?

Baksana sevgili bu yazıda bile beş tane sen kullanmışım her anımda sen varsın… Kalbimde, ruhumda, bedenimde olduğun gibi…

Gel artık tamamla bu cümleyi virgülüm değil noktam ol…

9 Haziran 2012 Cumartesi

Bir gün gidersen, beni 'kaldıgına' inandırarak git...

Kasım 1987… İstanbul yağmur ağlıyor… soğuk… Kadıköy’de bir saçak altına sığındık. İzbe bir köşeden yağmurdan kaçanları izliyoruz… sımsıkı sargınız birbirimize… kafası tam göğsümün üstünde duruyor.
Başını hafifçe kaldırıp iri gözleriyle yüzüme baktı ve “buradan kalbinin atışını duyabiliyorum” dedi. Gülümsedim. Islak saçlarını kokladım. Eli elimdeydi. Öpüşmenin tılsımını daha keşfetmemiş ve tüketmemiştik… sırılsıklamken bile ıslanmaya devam etmekten şikayetçi olmamaktı galiba aşk…
İstanbul hala yağmur ağlıyordu. “sana olan sevgim neden hep korkuyla beraber büyüyor içimde” diye sordum sonra. Önce duraksadı. Hiçbir şey söylemedi. Bir şimşek aydınlattı caddeleri. Ardından kocaman bir gök gürültüsü duyuldu. Sıçradı ve saha sıkı sarıldı. “sanırım gitmemden korkuyorsun” dedi kaygılı bir ses tonuyla. “sevdikçe korkuyorsunkorktukça daha çok seviyorsun” diye devam etti. Yağmur iyice hızlanmıştı. Evet sevgim büyüdükçe onu kaybetme korkum da büyüyordu aynı orantıda. Hatta zaman zaman o korku sevginin önüne geçiyordu. İşte öyle zamanlarda arabesk bir hüzünle çıldırıyor saldırganlaşıyor hatta kalbini kırıyordum; sebebini bile bilmeden... İstanbul hala yağmur ağlıyor…
Birini hep kaybedeceğinizi düşünerek seviyorsanız aşkı didikleyerek yaşamaya başlıyorsunuz bir zaman sonra... tutunamayanlardan oluveriyorsunuz hiç anlamadan…daha fazla sahip çıkmak adına kısıtladığınız özgürlükler korkularınızın tetiklediği kıskançlık nöbetleri ve sizi o son noktaya getiren “ben sana güveniyorum etrafa güvenmiyorum” söylemiyle maskelediğiniz kendinize olan güvensizliğiniz ve siz…
Peki sonuç ne mi oluyor? Korktuğunuz şey sevdiğiniz insanın bir gün başkasını sevmesi olduğu halde aslında sevdiğinizi siz “başkalarını sevmeler”in kapı eşiğine kendi ellerinizle bırakıyorsunuz bilmeden! Sonra yaptığınız yanlışın ne olduğunu dahi anlamadan hep karşı tarafı suçlayarak kendi yolunuza devam ediyorsunuz; sebebi “kendiniz” olan hak edilmiş bir terk edilmişlikle…
Bunları nereden bilebilirdim ki o zaman. Benim yaşadığım hikayeyle hiçbir ilgisi yoktu bunun. Aşkın dikenli yollarına yalınayak fırlamış fırlatılmıştım… ve toydum… ve kirlenmemiş… ve çok çocuk… ve İstanbul hala yağmur ağlıyordu.
Bir kafeye girdik sonra. Sıcak bir çayla ısıttık içimizi. Bir ara masadan kalktı ve ben peçeteye alelacele bir not karaladım. “Bir gün gidersen beni 'kaldığına' inandırarak git. Ben ancak gitmediğine inanarak yaşayabilirim...” o gelene kadar çantasına atıvermiştim bile.
Günler haftaları haftalar ayları kovalıyor; onunla buluşmak giderek güçleşiyordu. Önce okul sonra ailesi sonra iş… en sonra ben… bazen bakkala bırakılan küçük notlarla bazen de eve gönderilen uzun mektuplarla kağıtlarda sürüp giden bir aşka dönüşüyordu bu ilişki. Ve ben yolumu “yolu” yapmanın hayalleriyle bir türlü fark edemiyordum hunharca akıp giden zamanı…

Yıllar sonra İstanbul’un yine yağmur ağladığı bir günde kendimi Kadıköy’deki o saçak altında buluverdim. Onunla ıslandığımız son izbedeydim şimdi. Ve hayatın tuhaf tesadüflerinden biri gerçekleşti o gün… önce bana doğru el ele yürüyen bir çift gördüm. Oydu… gülümseyerek yaklaştılar ve yıllar sonra gördüğü uzak bir dostuna uzatır gibi uzattı elini. Dokunmanın hazzını artık unuttuğum elini sıkarken “ne kadar uzun zaman oldu değil mi kahraman” diye sordu. İşte o anda anladım yıllar önce bir peçeteye karaladığım o notun gereğini yaptığını...
Evet! Dediğimi yapmıştı. Beni kaldığına inandırarak gitmişti işte! Bense hep yanımda olduğunu düşünerek devam etmiş edebilmiştim yaşamaya. Öyle ya ancak gitmediğine inanarak yaşayabilirdim o da beni böyle yaşatmıştı işte… sonra yanındakini işaret ederek “tanıştırayım nişanlım Faruk”dedi. Yüzüme zorla yerleştirdiğim emanet gülüşümle selamladım. Ayaküstü yapılan kısa ve boş bir sohbetin ardından sadece söylenmiş olmak için söylenen bir “kendine iyi bak”la uzaklaştılar yanımdan İstanbul yağmur ağlıyordu.
Yıkılmışlığımın enkazı altında nefes almaya çalıştığım sırada geri döndü ve gözlerindeki yaşları saklamaya çalışarak“meğer ne çok beklemişsin dönmemi” dedi. Arkamı dönüp yürümeye başlarken o’na son sözümü söyledim; “gittiğine inansam dönmeni beklerdim…” İstanbul hala yağmur ağlıyordu!
BAŞKA ~ Kahraman Tazeoğlu.

korkagı oldugum ask bana seninle öç aldırıyor...

senden veremeyeceğin neyi isteyeceğimi sandın da sana veremeyeceğimi düşündüğün şeyler adına başlamandan  bitirdin beni Elif...

6 Haziran 2012 Çarşamba

ansızın baslamıstı her şey haberimiz yoktu masumduk.

Her şey bir puzzle, bir anlamazdın ve biraz korku ile başlamıştı hatırlar mısın?
Programcı olduğumdan mıdır bilmem sana seni seviyorum deme şeklim bile garipti hayatında sanırım bundan sonra sana kimse öyle seni seviyorum demez biliyorum demeyecekte, daha iyilerini yapabilirler ama bunu yapamayacaklar ben ilk ve son olacağım eminim.
Ulan bi insan seni seviyorum diye sevdiği kızın puzzle oyununu yapar mı be! yaptım.
Acemiydik o zaman korkudan açamamıştın puzzleyi ben resmini çekip göndermiştim. Sonucunda peki ya ne demiştin sevgili?
Evveett!!
Ne güzeldi o gün ne güzeldi... Sanırım hayatımda yaşadığım, yaşayacağım en güzel andı...
bir yandan da anlamazdın şarkısı meşhur muydu neydi, dinlerdik onu bizim şarkımız olmuştu anlamadan..

Ansızın başladı her şey masumduk, acemiydik...
Ama her şey güzeldi be.

Fazla yazmayacağım içimi başka bir gün boşaltacağım havamda değilim, sen bekliyorsun beni içerde.
Seni boş bırakmam lazım.Yorgunsun ayrılık yormuş seni, kokumu özlemişsin dizlerinde uyuyacağım, sarılmamı özlemişsin tüm gece sana sarılarak uyuyacağım. öpüşüm aklına gelmiş alnından olan, alnından öpeceğim... Alın yazısı misali...

Neyse oyalamayın beni, gitmem gerek, bekleyenim var.
Seni çok seviyorum be. Ulan çok seviyorum be.. Seni çok özlüyorum...

Özledim, sevdim,saçmaladım...
Özlüyorum...Seviyorum...Saçmalıyorum...

kutlu olsun bir yılımız daha...

kutlu olsun sevgili bir yılımız daha... Kutlu olsun...
Seni çok seviyorum bunu unutma olur mu?
Bugün yazamam, bugün konuşamam, bugün susmam gerek bugün hatıralarla boğuşmam gerek... Bugün dopdolu bir sen gerek...

Bugün sensin sevgili, acısıyla, tatlısıyla, gülümsemesiyle, ağlamasıyla bugün sensin ve hep sen olmaya devam edeceksin...
Başka birgün seni sana anlatacağım, yazacağım sana her zaman unuttum zannetme yazmadığım için kızmada yazasım geliyor ama içimde kalıyor... kendi kendime söylüyorum elim gitmiyor yazmaya ama kızma olur mu yazacağım sana en vakitli bir zamanda...

Seni yazmayı çok özledim...
Kutlu Olsun 1 yılımız daha Meleğim...

29 Mayıs 2012 Salı

aslında hepimiz biliriz; o bir hastalıktır...

aslında herkes öldürmek ister anıları. hayalleri umutları. ama çok sevenler yada sevdiğini zannedeler dokunmak istemez onlara. öyle dursun ister kenarda kimse dokunmasın kimse bilmesin sadece sayılarlar ifadelerler belki o hayalleri. kimisi 3 hayalim var der kimisi çok hayalim kimisi ise hiç hayalim yok...

Ben 3 hayalim var diyenlerdenim yani sayılarla ifade edenler. Biz zamanlar çok sevmiştim delicesine. hatta öyle bir sevmiştim ve sahiplenmşitimki hayatımın odak noktası, dönüm noktası başlangıç noktası gibi farklı noktalardaydı. Birden içime yerleşti oracıkta kaldı her geçen gün bir virüs gibi büyüdü. bazen virüsün acıtması gibi acıttı kalbimi. bazen ise mutluluk verdi. Şimdi diyeceksiniz ulan! virüs mutluluk verir mi? verir işte bu benim virüsüm. hatta ismi bile hazır. elifütik.

Hani virüsle yaşamayı öğrenirsin ya o virüslükten çıkar hastalık olur. tedaviside olmaz başka bir çareside olmaz. her an onunla yaşamak zorunda kalırsın. kısacası alışırsın ona. bazen yaksada canını bilirsin ilacını. bir tutam yazıda onu aramak, bir tutam resimde onu görmek, bir tutam anıda onu hatırlamak. sonra birden bire geçer. sende anlamazsın.

demiştim ya her geçen gün büyür diye bazen bu büyüme öyle bir çoğalırki sığmaz bedenine boşaltmak istersin o hastalığı bitirmek istersin. o zamanda imdadına ağlamak yetişir yada bir dert ortağı bulursun yada en iyisi ikisini birden yaparsın hem ağlarsın hem yazarsın. işte yine ben onlardanım. her boğulduğumda onu ne zaman içimden bırakmak istediğimde onu kalemimle bir dokumacının halısını dokuduğu gibi ilmek ilmek kağıdıma hapsederim. sonra en güzel köşemde saklarım durur orada öylece. kim bilir kaç kez içimden bıraktım seni saymadım baya çok olmuştur.

anılar ve hayaller tıpkii onun gibi yani bir virüs gibi büyümeye başlar... Birden bire bir bakmışsınız onsuz hayal kurar olmuşsunuz onsuz fikirler üretir hatta ona onsuz evlenme teklifi nasıl edilir bunu bile düşünmüşsünüzdür. Her şey o lanet olası virüs yüzündendin. Büyütür sen istemesende o sevgiyi, büyütür sen istemesende o aşkı...

Kusura bakma sevgili! lanet olasıca dedim. kızmadın inşallah...

aslında hepimiz biliriz o virüs birgün tüm bedeni saracak ve kendini yok edecektir... Ama ne hikmetse bunu bilmek istemeyiz. hep erteleriz onla yaşamaya devam ederiz. hep iyi yanlarını görmeye devam ederiz. aslında günbe gün bizi öldürmektedir...

ben ölmeden, öldürmeden gel sevgili...
bırakma beni çaresiz.
bırakma beni umutsuz..
gel dermanım ol.

27 Mayıs 2012 Pazar

öyle özledimki seni...

Ben ki alışkın değilim sensiz uyku tutturabildiğim gecelere,
Duymadan o güzel sesini, uyku girmiyor işte bu yorgun gözlerime.
Sabah gözümü ilk açtığımda elim hemen telefona gidiyor, acaba aradı mı? Diye.
Ama her defasında senin dışında onlarca kişi görüyorum telefonuma numaralarını cevapsız diye bırakan.

Bekliyorum

bir kız söylese bile yani onun yaşananları olsa bile güzel şöylemiş sanırım aynı biz gibi onlarda ayrılmış bilmem içerisinde bazı sözleri güzel geldi kulağıma. of ulan of. final zamanı bile hala aklımdasın ya ne diyeyim sana. git işte aklımdan çık yalnız bırak beni. sonra yine gel. çünkü kırarım seni. zor zamanımdayım ya hani eskiden olduğu gibi kırarım işte. çık git düşüncelerimden sonra yine gel olur mu?

beklemek sıkıcı, beklemek tüketici,
beklemek yorucu, beklemek çok yorucu.
ve ben seni hala bekliyorum.
ben hala seninle yaşayacağım günleri, saatleri, saniyeleri bekliyorum.
seninle tekrar yağmurda sırılsıklam olmayı bekliyorum.
soğukta boğuk titreyen sesinle merhaba deyişini bekliyorum.
ilk günkü heyecanla birisi görücek korkusuyla
elini sımsıkı tutup sinemaya gideceğimiz günleri bekliyorum.

26 Mayıs 2012 Cumartesi

uzaklarda bir yerlerde anılara dokunmussun...

tebrikler sevgili...

sana bir zamanlar evlilik teklifi yapacağım. usulca yaklaşıp yanağından öpeceğim.. Belkide hayatımızda bir daha asla gerçekleştiremeyeceğimiz bir sarılmayı gerçekleştireceğim. ve belki de kim bilir en mutlu anımızı yaşayacağımı. yere gitmişsin yada yanından geçmişsin yada içine girmişsin tam belli değil her şey ama gitmişsin işte. Gerçi evet o an orada en mutlu anımızı yaşamayabilirdik, çünkü ileride evlilik teklifi edecektim,çocugumuz olacaktı vs. vs.vs. oralara girmiyorum derin ve uzun mevzu onlar...

Kızamam sana tripte atmam! söz bak atmayacağım!
biliyorum sende anlıyorsun beni kızdım. trip atıyorum kendimce sana belki içimden sana küfür ediyorum.

evet evet ! hepsini yapıyorum. yapıyorum ulan!

O yeri merak ettin demi? gerçi şimdiye dek aklına gelmiştir evet kesin gelmiştir yoksa ben bu yer için neden sana kızayım yada neden trip atayım ki?

galata...

nasıl gittin?güzel miydi oralar bensiz? aklına geldim mi? "Onunla gelecektik buraya!" dedin mi? içinden dediysen kafidir. Babamla bile gelmekten vazgeçmiştim sırf onunlageleceğim için dedin mi?
söylesene sevgili susma! bi kerede karşımda anında konuş hep ben yazdıktan yada ben söyledikten sonra cevap verme! bir kerecik olsun anında cevap ver. bırak kavga edelim o an. bırak yiyelim eskisi gibi bir birimizi. nede olsa barışmayız?

cevap vermesende olur sevgili. dinle içimdekileri yeter...

sanırım sende artık için her şeyi yavaş yavaş yitiriyorsun... yavaş yavaş eritiyorsun...
Önce bir ufak pişmanlıkla başlıyor sanırım. Tam bilmiyorum ben yaşamadım sadece tahmin ediyorum.
Sonra onun yaptıklarını yapmamaya başlıyorsun.
Aklına getirmemeye çalışıyorsun geldiği an en yüksek sesle hareketli müziklere kendini bırakıyorsun. Nasıl olsa unutturur onlar...
Sonra birgün o ufak pişmanlıklar birden bire büyüyor. Mesela ilk öpüşme, ilk dokunuş... gibi saçma ama bir o kadarda güzel ( senle olunca...)
Sonra onunla gitmek istediğin ama bir türlü beceremediğiniz yerlere gitmekle içindeki her şeyi eritmeye başlıyorsun.

Merak etme sevgili zamanla yitireceksin, unutacaksın... İzlerim gidecek yavaş yavaş hayatından, sonra anılarım.. Sonra yüzüm gidecek hafızandan... Sonra birden bire bir sabah uyanacaksın bi bakmışsın adımı bile hatırlamayacaksın. Olacak elbet bunlar. Sen başarırsın sen zeki kızsın...

Kusura bakma sevgili, yine yine seni sahiplendim. yine yine dinlemeden yargıladım. yine yine sensiz bi bok olamayacağını. her şeyin seninle olacağını anladım...

sanırımbirazfazlasahiplendim.
artıksahiplenişinsondemleri..
artıközgürsünçalıkuşu....

22 Mayıs 2012 Salı

bir sigara...

Hafif sisli bir havada ve güneşin apartmanların arasından yeni yeni güne merhaba dediği bir saatte, vapura dogru ilerleyen genç adam; jeton gişesinde, yaklaşık iki ay önce ayrıldığı kız arkadaşını görür ve titrek bir "merhaba" ile konuşmaya başlar. Bu konuşmalar vapurda da devam eder.
Adamın; "Hava o kadar da soğuk değil, dışarıda oturalım mı?" sorusuna, kızın "Olur" cevabı vermesiyle birlikte vapurun en üst katına doğru yol alırlar.
Birkaç dakika havadan sudan muhabbetlerle geçtikten sonra, adam kıza bir sigara uzatır ve kendisine de bir tane alır. Daha sonra, genç adam birden lafa girer:
- Biliyorum, bu konuları daha önce hiç konuşmadık ya da konuşamadık diyeyim. Merak etme ama, "Neden ayrıldık biz" sorusunu sormayacağım. Sadece sana söylemek istediğim birkaç şey var, onları konuşmak istiyorum.
Genç kız; adama bakarak, - "Evet seni dinliyorum, devam et" dedikten sonra adam, konuşmasına kaldığı yerden devam eder:
- Biliyor musun? Ayrıldıktan sonra, seni sigaraya benzetmeye başladım.
Kız, hiç tahmin etmediği, alakasız bir konuyla lafa girmesinin verdiği şaşkınlıkla,
"Ne? Nasıl yani?" der.
Adam, önce kıza uzattığı sigarayı ve sonra kendi sigarasını, çantasından çıkardığı çakmak ile yaktıktan sonra:
- Mesela bir tane sigara yakıyorum ve kül tablasına koyup izlemeye başlıyorum. Kül tablasına dökülen külleri gördükçe; anılarımız aklıma her biri kül olup acılarıma dönüşüyor sonra. Arada bir elime alıyorum sigarayı ve içime çekiyorum seni. Kendimi zehirlemek için; daha çok, daha çok çekiyorum. Bazen de anıları silkiyorum kül tablasına. "Sen zehiri" hoşuma gidiyor, içimi acıtıyor, vazgeçemiyorum; içime çekmeye devam ediyorum. Ağzımdan çıkan her dumanda, ayrılırken bana bıraktığın; son bakışının silueti beliriyor. Her sigaranın olduğu gibi, senin de sonun yaklaşıyor. Ve ben yavaş hareketlerle; ne zaman seni söndürmek için, elimi götürsem kül tablasına, aptalca bir umutla "Ne olur yapma!! " diyeceğin zamanı bekliyorum. Ama hiçbir zaman duyamıyorum sesini. "Ve işte bitirdim seni" diyorum. Hayır hayır kendimi kandırıyorum galiba, "Seni böyle bitiremem" diyorum sonra. Ama bakıyorum kül tablasına; evet! Sen oradasın, evet! Anılar orada. Ancak, elimde hala kokun var. Yıkasam da, hiç çıkmayacak bir koku. Anlıyorum ki; bu sigarada, senin çok az bir kısmını bitirmişim. Senden bağımsız bir sen, hep içimde yaşıyormuş. Ve anlıyorum ki, sadece sönüyorsun. Seni atesleyecek bir "Ben" bekliyorsun sabırla. O "Ben", çok da bekletmiyor seni. Bir daha yanmaya başlıyorsun. Anılar acılar derken yine bitiyorsun. Yeniden yanıyor ve bitiyorsun. Bu hep böyle devam ediyor; sonunda alışkanlık oluyorsun.
Genç kız anlatılanları dinlerken; tarif edilmeyecek bir duygu yoğunluğu içindeydi. Bir yandan, birisinin bu kadar acı çekmesine üzüntü duyarken; diğer yandan da, kendisinin hala unutulmamış olmasından, haz alıyordu. Aslında kendisi de unutamamıştı genç adamı. Kendi isteğiyle ayrılmıştı ama; sevmediği ya da artık bir şeyler hissetmediği için değil, en yakın kız arkadaşının da, o insana karşı bir takım duygular beslediği için gerçekleşmişti bu ayrılık. Bunu; ne erkek arkadaşı, ne de en yakın arkadaşı biliyordu. Erkek arkadaşına, "Bu ilişkide bir şeyler eksik, ben daha fazla sürdüremeyeceğim, ayrılmalıyız." diye bir mesaj atarken; kız arkadaşına, "Ilgisiz bir sevgili olmaya başlamıştı günler geçtikçe; çok bunalmıştım. Ve bir gün onu, başka biriyle sarmaş dolaş gördüm. Bu yüzden ayrıldım." demişti. Böylece, hem erkek arkadaşından, kendine göre, makul bir sebeple ayrılmış; hem de arkadaşına, erkek arkadaşını kötüleyerek, ondan soğumasını sağlamıştı. Kendisinin çok acı çekeceğini bile bile, arkadaşını kaybetmemek için, böyle bir yalanlar zincirine başvurmuştu. Artık hayatını,bu yalanlara göre düzenlemeliydi. Bu yüzden; bu karşılaşmalarında duygularını bir tarafa bırakıp, mantığı ile karar vermek zorundaydı. Geri dönüşü yoktu ve kız da bunun farkındaydı. Bütün ayrıntıları, olası bir karşılaşma için düşünmüştü daha önceden. Adamın anlattıklarını dikkatlice dinliyor ve sözünü bitirmesini bekliyordu. Ve adamla göz göze gelip, "Bitti, bu kadardı!" dermişçesine bakmasından sonra, kız konuşmaya başladı:
- Açıkçası bu söylediklerin, hiç beklemediğim şeylerdi. Benim, bu açıklamalarına bir yorum yapmamı bekleme. Çünkü bunlar; senin kendi düşüncelerin. Her biten ilişkiden sonra, yaşanabilecek duygulardan bu anlattıkların. Şunu söyleyebilirim ama; yaşadığımız ilişkide, elimden gelen fedakarlığı gösterdiğime inanıyorum. Seni hiçbir zaman suçlu görmedim, herşey benden kaynaklıyordu. Sonuç olarak, bir şekilde bu ilişki yürümedi ve bitti. Bu kadar basit.
- Bu kadar mı yani?
- Evet...
Genç adam şok olmuştu. Belki, daha ılımlı bir yaklaşım bekliyordu kızdan. Ancak, kesin ve kararlı konuşmuştu kız. Hiçbir umudun kalmadığına, kendini inandırmaya çalışıyordu. Vapur yanaşmışti iskeleye. Tek bir kelime bile konuşmadan vapurdan indiler. Iskelenin sonunda; genç kız, adama sarılarak "Hoşçakal" dedi. Ancak adam, ayrılırken ne sarılmıştı kıza, ne de bir kelime çıkmıştı ağzından. Bir heykel gibi duruyordu kızın karşısında. Kız da, bir tepki gelmeyince; hızla oradan uzaklaşmayı tercih etti. Arkalarına bile bakmadan ayrıldılar. Kız, işyerine ulaştı. Yerine oturduktan hemen sonra, cep telefonuna bir mesaj geldi. Mesaj, eski sevgilisindendi ve şöyle yazıyordu:
- "Hep bu karşılaşmayı ve sana sigara hikayesini anlatacağım günü beklemiştim. Ve o gün, gözlerimin içine bakıp; söyleyeceklerine göre, hayatıma bir yön çizeceğime..."
Genç kız, bu mesajdan hiçbir anlam çıkaramamıştı. Bu mesajı düşünürken; bir mesaj daha geldi:
- "... kendi kendime söz vermiştim. Bugün duyduklarım; beni hayal kırıklığına uğrattı ve ben kararımı verdim:"
"SİGARAYI BIRAKTIM..."

21 Mayıs 2012 Pazartesi

istedim bunları

yazmak istedim bugün yazamadım. gelmek istedim gelemedim. öpmek istedim öpemedim. geçmişe dönmek istedim dönemedim...

20 Mayıs 2012 Pazar

canim elif gozun ela...

Hatırlar mısın sevgili. Seninle konuştuğumuz anlarda bunu dinlerdim. O zaman sen vardır şarkının anlamını fazla hissedemezdim. Sırf elif geçiyor diye gecelerce hatta günlerce dinler dururdum.
Taki bu güne kadar, birden bire nasıl olduysa bu aptal şarkı çıktı karşıma. Çıktığından beri dinleyip duruyorum. Sözlerini anlamaya çalışıyorum. Sanırım tam benim için yazılmış, sanırım tam beni anlatıyor. Ne garip demi, sen varken anlamı başka olan şarkı, sen yokken bir başka oluyormuş bunu anladım.

Hosgeldin gülüm su gibi ömrün olsun

Hoşgeldin sevgilim, hoşgeldin meleğim. Hoşgeldin rüyalarıma... Hoşgeldin.

Hoşgeldin gülüm su gibi ömrün olsun
Yangınlarıma sular yagdırdın
Damla damla söndüm serinledim
10'ar 10'ar saydıgım kayıp yıllarımı onardın
Saat saat bulunduğum mechulden gün yüzüne çıktım
Günler gördüm yüzünde
Gönlümün kapılarını sana açtım
Çalmadan gir içeri diye
Adıyorum sana
Onca kırık aşktan sonra arta kalanımı
Temize çekiyorum sende bütün yalanlarımı
Senin aşktaki kandirini bilmek için
Önce kadersiz aşklardan geçmeli insan
Eksiltip yoran bütün ayrılıklar
Kavuşmalara giden yollara çıkar
Vefai mozada gülmeyi gülhanede unuttuğum
Garip bi zamanda çıka geldin
Hoşgeldin yitirilmiş sevgililer köyü cografyama
Hoşgeldin bir daha seversem namerdim sokağına

19 Mayıs 2012 Cumartesi

Yanarım - Ona Yanarım

 Ahmet Selçuk İlkan:
Hangi dudak seni böyle anacak
Hangi kollar seni böyle saracak
Hangi aşık sana böyle yanacak
Ben, ben sana yandım ya ona yanarım ona yanarım
Kalbimden vursaydın sendeyim.com yanmazdım öyle
Sırtımdan vurdun ya ona yanarım
Sakınırken seni gözümden bile

17 Mayıs 2012 Perşembe

Sensizlik senfonisi part bir.

Ayrılığımızın birinci yılı doldu sevgilim. Dolmasını istemediğim, sensiz geçmesini istemediğim koskoca bir yıl. Sensiz bir yıl o kadar zor ve kötü geçti ki düşünemezsin, anlayamazsın, bilemezsin. Aslında sevgilim, bir yıl koymadı da. Senin o gülüşünü bir daha göremeyecek olmam, kokunu bir daha duyamayacak olmam, dizlerinde uyuyamayacak olmam ve seni bir daha göremeyecek olmam koydu. Bunları düşündükçe nefesim kesildi, hıç kırıklı ağlamalara tutuldum. Kendimi yazılara verdim içimdeki seni, sana söyleyemediklerimi anlatmak için yazdım durdum.

Şimdi ne sen varsın hayatımda nede kokun, nede gülüşün... Hiç bir iz kalmadı senden anıların hariç. Anılarda yaşıyorsun sen. Evimin duvarındaki puzzle tablosunda, yastığımdaki parfüm kokusunda, kalemlerimde ve notlarımda...

Aslında sen gittin ya sana hep güçlü görünmek isterdim nitekim öyle yaptım sen öyle zanettin. Gerçi halada öyle zannediyorsun kim bilir. Şuan hayatıma baktımda sevgili sen yokken ben neysem şimdi de oymuşum katamamışım bir şey, güçlenememişim. Sadece bir kaç aptal özelliğimden vazgeçmişim yerine yenileri gelmiş kim bilir belki sen olsan bunları yine sevmezdin.

Sen yokken neler oldu anlatmamı ister misin sevgili?
İstersin tabi neden istemeyesinki. Sonuçta bir zamanlar sende sevdin demi?

Buğlem vardı, hatırlarsın hani ufaklık senle konuştuğumuz yılda doğmuştu. O büyüdü yürüyor hatta ve hatta konuşuyor! Arada beni çağırıyor yanına arada da nefret edercesine git diyor. Tıpkii senin gibi.
Bazen elif der misin buğlem diyorum demiyor inatcı işte. Sanırım onunda içine doğuyor ve biliyorki sen gelmeyeceksin o yüzden demiyor olabilir. Arada sana alamadığın kinder sürprizleri ona alıyorum. Öyle bir seviniyorki sevgili gözlerinde seni görüyorum. Seninle konuştuğumuz anlar geliyor gözümün önüne oracıkta ağlayasım geliyor. Ama sabrediyorum çünkü biliyorumki sen beni güçlü görmek isterdin nitekimde öyle yapıyorum. Geçiyorum kuytu bir köşeye boşaltıyorum içimdeki seni. Bırakıyorum kalbimde senle ilgili ne varsa. Bazen bir kağıt parçasına bazen bir sigarayla bazense bir kadehe.
Buğlem böyle işte sevgilim, gözlerinde seni gördüğüm ve görmeyede devam edeceğim ufak bir kız olarak büyümeye devam ediyor. Kim bilir koca bir genç kız olacak o zamanda gözlerinde seni göreceğim, seninle konuştuğumuz anları onun gözünde göreceğim...

Annem... Hani sana gelinim diyen kadın. Mavi gözlü gelinim derdi. Ah ne güzelde derdi bir duyabilsen sevgili. Nasip olmadı. Seni görmese bile o kadar sevmiştiki daha önce kimseyi sevmemişti senin kadar. Gerçi seni tek gelini olarak gördüye orası ayrı. Arada seni soruyor "Gelinimle barıştınız mı?" , "Onur elif vardı o ne oldu?" gibisinden sorularla cevap veremiyorum sevgili. Yokluğunuda anneme anlatamıyorum. Anlatırsam üzülür, kızar belki salak oğluna. Yine sana çeyiz yapmaya devam ediyor. Tülbentler, çetikler ve şallar. Hepsini senin için yapıyor belki... Gelini olsan ne güzel olurdu demi annemin? Üzmezdi seni, kırmazdı da benim gibi. O çok severdi... Tıbkii benim gibi. Arada yine seni sormaya devam edecek. Belki seni oda bekliyor, gelsin elimi öpsün diye ama bilmiyorki sen yoksun sevgili... Arada bana çıkışıyor ne zaman evlendireyim seni diye! "Anne ben evlenmeyeceğimki" diyorum, cevabı hemen hazır "Elif için evlenmeyeceksin demi?" oda biliyor sanırım sevgili senden başka kimsenin olmayacağını... Kimseyle düşünemem artık bu vakitten sonra o kutsal görevi, kutsal makamı... Sen ilktin ve son olacaksın.

Kardeşim,canım... Onu ne kadar çok sevdiğimi hiçbir zaman belli etmedim sende bilirsin aslında severim salağı. İyi kızdır. Seninle bir dargın bir barışık olurdu. Anlasamazdınız. Malum görümce elti ilişkisi.
Seni severdi. Bak buda seni soruyor işte! En boktan zamanlarda Abi elif ne oldu! görüşüyor musun! resmi var mı! gibi saçma sapan sorularla beni köşeye sıkıştırmaya çalışıyor. Bazen yakalıyor beni. Resmine bakarken, yazı yazdığımda hıçkıra hıçkıra ağladığım zaman. Ama hiç birinide anneme söylemiyor biliyor musun? Saklıyor, sırdaşım oldu...

Ben... Sevgilim derdin hani hatırlar mısın beni? Sonum derdin. İlkim, nurum... Hatırlar mısın beni? Yüzümü hatırlar mısın? Koku mu? Korkma kızmamda tripte atmamda... Çünkü herkes kendi aşkından sorumludur. Beni anlatayım sevgilim. Sen gittikten sonra hayatım bombok oldu. Paramparça oldu. Kimse yerini dolduramadı. Gerçi yerine kimse de gelmedi... Gelmesini istemedim. Gelmek isteyenler oldu hayatıma girmek isteyenler ama kıyamadım sana. kıyamadım onlara... Sen gittikten sonra kimse bana o güzel, sevgil dolu iltifatları etmedi. Kimse bana "seni seviyorum" demedi... En son bu zamanlar demiştin sanırım. Hala o günkü gibi  kulağımda çınlıyor...
Kendimi geliştirme çabasındayım bu sıralar. Gerçi hala olduğum yerdeyim. Arada sana yazıyorum buradan okuyor musun? Bak benim sevgilim buymuş diyor musun? Kusura bakma sevgilim. Senin yokluğunda güçlü olmak isterdim. Ağlamamak, özlememek, sevmemek. Ama söz koknusu sen olunca bunların hiçbirini ne yapmaya güçün yetiyor. Ne de yapmaya cesaretin. Bazen öyle kızıyorumki sana çıkartacağım onu kalbimden yok edeceğim bu gece her şeyiyle... Beceriyorum belkide çıkarıyorum yok ediyorum seni... Ama bir gün öyle bir an geliyorki öyle bir yerde öyle bir zamanda aniden içime doluyorsun, aniden kalbimde yeşeriyorsun sanki ilk günkü gibi. O zaman işte anlıyorum sen ne silinirsin, ne de unutulursun. Seni içimde yaşattığım anlarda mutlu oluyorum. En mutlu olduğum anlarda kalbimde oluyorelim. Sırf sen hisset diye. En  çok güldüğüm zaman senin içinde gülüyorum. Artık bazı yerlerde çift kişilik rolü yapıyorum. Çift menü, çift gül, çift anahtarlık.... Hatta geçen gün sırf sana veririm diye gittim şirinli anahtarlık aldım. Kim bilir, yokluğunun bittiği bir gün sana vermek nasip olur. Ama kimse bilmiyor, bu onur neden çift kişilik? Neden hep 2şer 2şer alıyor diye.. Aslında bilseler ucunda senin olduğunu...
İçim kan ağlarken, dışarıya sahte gülüşler saçmayı, sahteden de olsa eğlenmeyi öğrendim sevgilim. Bunu belki sen öğrettin bana. Teşekkür ederim. Şuanda tanıdığım çoğu insan beni gülen, hiç üzüntüsü olmayan biri zannediyor. hepsi boktan işte! bilmiyorlarki senin yokluğun var içimde günbe gün büyüyor. Sadece bir kişi biliyor senin yokluğundaki içimde büyüyen sevgiyi, yazdığım yazıları onunla paylaşıyorum. Sırf sana benzediği için onunda göz altları şiş ve esmer. Aslında iyi kız allah sevdiğine bağışlasın. Merak etme sevgili! Kızmada yan gözle bakmıyorum. Sevgilisi var... Zaten öyle bir şeyde olmaz.

Daha yazacak çok sey varda sevgili yazamıyorum, elim gitmiyor. Kalbim dayanmıyor, gözlerim kuruyor...

İşte sensiz bir yıl böyle geçti denilebilir. Belki bir yıl olmadan bir kez daha sana içimi dökebilirim. Belki bir kez daha sana karşı hislerimi anlatabilirim. Kim bilir Allah nasip ederse.
Seni hep sevdim. Sakın beni unutma. Seni çok seviyorum...

Kim bilir, belki birgün yeniden...