30 Nisan 2012 Pazartesi

Seniseverdimhatirlarmisin

Hani hatırlar mısın?
Minibüsteydik, o korkulu yolları beraber gidiyorduk kimseden korkmamışcasına, Hatırlar mısın? birazda geç kalma korkusu vardı hani eve, erken çıkardık hep minibüste yan yana oturmuştuk her zamanki gibi, üzerinde sana verdiğim şal vardı. Elini tutmaya kıyamazdım yada utanırdım işte o vakitler hatırlar mısın onu?

sizin oralara gelmeye yakın bir vakitte başını öne eğip ve sonra banada bakıp "seni çok seviyorum" demiştin. Ben duymadım? efendim? dedikten sonra sesini biraz daha yükseltip, "Seni çok seviyorum" demiştim. Hatırlar mısın sevgilim?

O an dünyalar benim olmuştu işte, günün tüm yorgunluğu, telaş, korku, keder hayatada dair ne varsa hepsi sönü vermişti birden herşey her zamanki gibi sen oluvermişti...

Sonra sanırım gelmiştik sizin oraya, inmek istemedik ama hayat ya her zaman en mutlu anlar en olmadık zamanda bozulu verir. Buda öyle bir şeydi. İndik senin arkandan gelmek istiyordumki ama yapamazdım seni tehlikeye atamazdım sevgilim... Şimdi seni kaybedeceğimi bilseydim yine gelmezdim. İçim acırdı belki, nefes alamazdım belki ama gelmezdim. Çünkü sen zarar görme sen üzülme... Bu anları sahiden hatırlar mısın sevgilim?

Gözünün önüne gelir mi yüzüm? Kulağında cınlar mı seni seviyorum diyişlerim? Kokum gelir mi burnuna?

Beni sorma sevgilim. Hiç gitmiyorki bunlar.. En boktan hayallerimi bile üstüne kuruyorum. Her şeyi sen olmasan bile senin üzerine yapıyorum. Ben seni sevmelere doyamadım.... Varsın gelme, varsın olma ama gökyüzüne gülümse çünkü ben hep oradayım. En zor anında oraya bak, derin bir nefes çek içine çünkü ben havayım. Gülümse her şeye inat, ben senin o inat gülümsemenim hatırlar mısın? Hani en kötü anında bile gül diyordum. O anı hatırla ve gül! emrediyorum aşk! gül!

Seni çok özledim işte sevgilim, sümüğüm akıyor. Kızma olur mu?

Seniçokseverdimhatırlarmısın?

28 Nisan 2012 Cumartesi

Yokluğumla iyi Geçinmeye Bak

Senden her vazgeçişimde, artık bu sayfa tamamen kapandı dediğimde, alıştığımda senden kalan boşluğa, tam da ileriye bakmayı beceriyorken nasıl oluyor da canlandırıyorsun kendini? Nasıl oluyor da hissediyorsun seni öldürmek üzere olduğumu...? bana ilginç gelen tek şey bu... Aramızda var olan ama bugüne kadar ikimzinde çözemediği bir çekim mi var? ... ilk gidişinde de böyle olmuştu. “tamam artık bu herşeyiyle ayrılıktır” dediğimde çıkıvermiştin karşıma tekrar. Unutmuyorum o akşamı. Odama çekilip kitabımı okuyorken, çalan telefona pek aldırmamıştım... “kim olacak ki bu saatte” gibisinden şaşkınlığı belirten bir duygu belirmişti beynimde. Açtığımda telefonu sendin karşımdaki. “neyapıyorsun” diye sorduğunda, şaşkınlığım biraz daha artmıştı. “tam da seni öldürmek üzereydim” diyemezdim. Sanki bir acelen varmış gibi hızlı hızlı dökülüveriyordu ağzından sözler... “tek istediğim sensin, deliler gibi özledim seni” dediğinde, elimdeki kitabın az önce okuduğum bir cümlesi çarpmıştı gözüme; “Görmüyor musun? Bocalıyor insan, aranıyor hep,yer değiştiriyor, yükünü atmak ister gibi...” telefonum çalmadan birkaç saniye önce okuduğum bu sözde canlanmıştın birden. Susuyordum... Oysa sen gurur yapıp ağırdan aldığımı düşünüyordun, çoktan pişman olmuştun söylediklerin için. Atamıyordun çünkü “yükünü”... sana belli etmesem de heyecanlandırmştın beni. ama bu heyecanı paylaşamazdım senle. Biliyordum çünkü yine kayıplara karışacağını...

O kaybettiğin neşeyi, o çok eskiler de kalmış mutluluğu özlüyordun sen aslında. Ben sana, o anlarını hatırlatmaktan öteye gitmeyen birisiydim sadece. Bunu sen de biliyordun, başlamakla bitirmek arasında kaldığın o sayısız günlerin, bir türlü kurtulamadığın bu tutarsızlığın sebebi de buydu işte, sen beni değil bende hatırladığın o eski neşeyi, o deli dolu günlerini özlüyordun... Ama bilirsin sen; benim için ya hep ya hiçtir... ya tam vardır ya da hiç yoktur... O yüzden beni yok sayman için elimden geleni yaptım. Bunu içim kanaya kanaya yaptım. Mecburdum buna, çünkü ben bir saniye olsun kalamazdım senin olduğun yerde, ben senin gel-git seanslarının içinde mutlu olamazdım. O akşam telefonda ağzından dökülen hiçbir şeyi yaşatamadın bana. Çünkü sen o akşam benimle değil, düşlerinle konuşuyordun. Beni düşlerinle eşitlemek istediğinde ise hiç başaramıyordun bunu... Başarsaydın eğer; kendini şimdilerde olduğu gibi hatırlatmak zorunda kalmayacaktın. Belki de hiç unutulmayacaktın...

Benim de hisettiğim bir şey var, seninkinden farklı.... sen nasıl unutulmaya- hatırlanmamaya yüz tuttuğunda, bunu fark edip kendini birşekilde hatırlatıyorsan; Ben de sana, sen de var olan bir şeyi hatırlatıyorum bu günlerde. Sen pişmansın... Bunu hissediyorum. Vicdanın soluğunu kesiyor bazı geceler... ve o, zamanında atamadığın yükün daha da artmış gibi... yoksa neden kendini öyle yada böyle hatırlatmak zorunda kalasın ki? her şey bitmişken... ayrılık kelimesinin hakkını tam olarak vermişken... ve bir mucize olmadan, bir araya gelmemizin imkansız olduğunu bile bile kendini neden hatırlatasın ki? ! işte senin belirli aralıklarla, farklı yollarla kendini ortaya çıkarma gerekçen bu... rahat değilsin.. istediğin gibi gitmiyor hayat. Benim bunu bildiğimi, bunu hissettiğimi biliyorsun. Anlıyorsun bunu. Tetiktesin o yüzden. Bir yanın o mucizenin gerçekleşmesi için duacıyken, bir yanın da (nispeten kendi güçlü hissettiğin zamanlar) bu nasıl olsa olmaz, hayata geçmez, hatalarımı kabullenip önüme bakmalıyım diyor. Bunu uzun bir süre başaramazsın. Çünkü vicdan sızısı insanı kolay kolay terk etmez. O yüzden önüne bakmayı beceremediğin her an, aklına o mucizenin gerçekleşmesi için ettiğin dualar gelecek, tazelenecek dün'ler... ve günden güne artan o yükünü boşaltmadıkça önüne bakamayacaksın. Baksan bile ileriye doğru bir adım atamazsın. Çünkü tutuyorum seni! Vicdanın oldum içine girdim. Ben olmasam bile benim duygularımdır ya da senin yok ettiğin anlamsız kıldığın umutlarımdır her gece soluğunu kesen, vicdanın olup içine giren.... Uykularını kemirip de kendini bana hatırlatmana sebep olan belki de benim....? işte bu yüzden YOKLUĞUMLA İYİ GEÇİNMEYE BAK! .....

22 Nisan 2012 Pazar

Belkide birgün "Seni" bana getirecekler...

Özlüyorum yerli yersiz. Ansızın aklıma geliyorsun çıkman ise imkansız.  Özlemin dinmemişken aklıma saçma sorular geliyor. Nedenli hepside... Sonra diyorumki; "O gitmedi... o gitmedi... o gitmedi.." biliyorum sen gitmedin. Ve ben buna inanıyorum...

Unutamıyorum işte, seni gözlerini, gülüşünü,  tenini,, özlediğim de her şeyin aklıma gelmek zorunda mı?

Şimdi kime canım diyorsun? Kim için gülüyorsun? Kimin gözlerine bakıyorsun sevgilim? Ben hala sana canım diyorum, senin gözlerine bakıyorum he bakıyorum dediysem öyle değil resimlerine bakabiliyorum olsun orada da sana bakıyorum ya o yeter bana. senin için gülüyorum bazen yaptığım salaklıklara, yaptığın salaklıklara...

Kızmıyorum sevgilim. Çünkü kızamam herkesin aşkı da sevgiside kendisinedir. Kızamam sana neden böyle yapıyorsun diye. Sen çünkü iyisini bilirsin...

Bak yazmaya yazmaya saçmalıyorum. Yazamıyorum artık sanırım, gözümde yaş kalmadığında mı buda? Artık eskisi gibi çok ağlayamıyorumda.

Bu aralar fazla bir şey yapamıyorum senin adına, sadece özlüyorum, bekliyorum arada bir ağlıyorum...
Dün ayrılığımızın 1. yılına 1 ay kalaydı sevgilim. Ne çabuk geçti demi? Sensiz bir ana bile dayanamazken 11 ay dile kolay sevgilim. Nasıl geçti bu 11 ay?
Neden sensiz geçti? Neden sen olmadınki...  Bak yine başladım nedenli sorulara...

Biliyorum belki birgün görüşeceğiz, aradan belkide 1 yıl , belkide 2 yıl belkide 10 yıl geçecek... Belki ellerini tuttuğun ufacık bir kızın olacak yanında, belkide kimse yapayalnız.  Basit bir merhaba diyeceğim görünürde, ama altında onca senenin hüzünü olacak beklentisi, özlemi...

Biliyorum bu şehir seni bana getirecek. Belki bir otobüste şuradan bir kişi uzatır mısın? dediğim omuz sen olacaksın. Belki de amansız otobüs kuyruğunda güzel kokulu bayan sen olacaksın.
Yada bir akbil kuyruğunda.. Pardon akbil kuyruğu olmaz sen akbil kullanmazsın sevgilim. Unutmuşum.

Özlüyorum işte sevgiilim. Tarifi yok.. Seni çok seviyorum..

Kendine dikkat et.. Seni çok özledim. Seni çok seviyorum..

Belkide birgün...

20 Nisan 2012 Cuma

Dinle olur mu?

Mutlaka dinle olur mu? Sanıırm güzel hatta çok güzel...
https://www.facebook.com/photo.php?v=269496643144293
----

Üstümdeki lanetle seviyorum seni.
Yakama yapışan özlemin yılışık haliyle sokuluyor koynuma.
Haddimden fazla özlüyorum bu aralar.
Haddim olmayarak ölüyorum galiba.
Biraz derin kaçtı adın sol koluma
Toplar damarlarım toplayamaz oldu ardından kalan düşperest sancıları.
Yani , işin özü , özlediğim kadar özlenmediğimi biliyorum.
Sadece yokluğun her gece gibi bu gecede jiletten yana.

Sınav..

Sınavının sonuçları nasıl? ne yaptın? Başarabildin mi?  Kazandın mı?

15 Nisan 2012 Pazar

Kutlu Olsun...

Kutlu olsun.. Hatun kız doğum günün kutlu olsun. İyi doğmuşsun. Çünkü şuanda aptal gibi aşık olduğum kadını hayata getirdin. İyi doğmuşsun...

Annenin doğum gününü unutmadın demi ? Unuttuysan trip atarım bak!

He birde benim yerime ellerinden öp, ne kadar nefret etse de benden yada sevmesede yine de bunu yapar mısın ?

Nice senelere...

13 Nisan 2012 Cuma

Sensiz Günler...

https://www.facebook.com/video/video.php?v=1428290194054 bunu dinle olur mu?

Bu arada sevgilim, abin ile bir sitede bağlantı kurmak için istek gönderdim. Sanırım kabul edecek belkide etmez zaten geçen gün benim o sitedeki profilime bakmış. O yüzden ekleyeyim dedim.. (facebook değil korkma...)

Kendine dikkat et, seni çok seviyorum, seni çok özlüyorum...


Meğer ne kadarda çok sevmişim seni...
sensiz günlerde anladım bunu...
seni çok seviyorum...

Gitme gülüm sensiz olmaz...

 Mutlaka dinle sevgilim... Uzun süreden beri yazmıyorum diye kızıyorsun biliyorum. Bu aralar çok yoğunum e bir de annenin doğum günü yaklaşıyor, moralini bozmak istemiyorum. Hani olur da okursan ve üzülürsen diye yazmıyorum ha başka bir sebebi yok. Bir de sinirlenirsen gel bana patla olur mu? Kırma kimseleri, ama kırabilirsin beni...

Sana yazacak ve söyleyecek o kadar çok şeyim var kki sevgilim. Ama diyemiyorum, yazamıyorum. Yazarsam kalemler bitecek, söylersem vakit geçecek...

Geçen senin olduğun yerlere gelmek istedim.  Geldimde hatta kalbim ağrıdı sevgilim, sızladı... Nefes alamaz oldum, bir an her şey bitsin istedim ama bitmedi işte... Zor da olsa yaşadığın yerlerden geçtim sevgilim. Zorda olsa...

Neyse sevgilim fazla uzatmayacağım. Dinle bu şarkıyı....

http://www.dailymotion.com/video/xfiq1g_alper-yekeroylu-gytme-gulum_music

6 Nisan 2012 Cuma

Benden Selam Söyleyin

Yağmurdan çıkar gelirdim
Başımı öne eğerdim
İşsizdim biliyordun
Çaresizdim biliyordun
Yine de çok seviyordun
Ya sonra?

Benden selam söyleyin,
O nazlı sevgiliye
Tutsakmış da ne olmuş
Demiş birisine
Benden selam söyleyin
O nazlı gözlerime
Unutamadım unutamadım

5 Nisan 2012 Perşembe

Hatıra Defteri...

Her Yazdığım Kitap, Seninle Geçen Günlerimin Hatıra Defteri…


Öylesine, amaçsız ve başıboş gezdiğimi fark ettim bugün. Hani seninleyken olandan çok başka bir histi bu yaşadığım. Sabah uyandığımda banyoya gidip yıkarken yüzümü, fark ettim ki; artık aynada bile kendimi göremiyorum…

Dinlediğim şarkılar, okuduğum kitaplar, izlediğim filmlerde hep sen, ben ve biz varken, yediğim içtiğim, seninleyken gittiğim yerler artık bana acı bir tat veriyorken, anladım ki; artık nefes alıp verdiğimi bile bilmiyorum…

Beraber gittiğimiz yerlere şimdi benim dışımdaki sevdiklerinle gitmek nasıl bir duygu? Aklına geliyor mu güneşlenirken başımı çevirip sadece sana bakıp kulağına fısıldadıklarım? Ya aynı tadı veriyor mu bensiz oralarda yediğin haşlanmış mısır? Ben senin olmadığın saatlerde gittiğimde oralara, hissettim ki; her köşesinde izlerini bırakmışsın, ama nedense bizden bir iz göremiyorum…

4 Nisan 2012 Çarşamba

Öyle özledimki seni...

Ben ki alışkın değilim sensiz uyku tutturabildiğim gecelere,
Duymadan o güzel sesini, uyku girmiyor işte bu yorgun gözlerime.
Sabah gözümü ilk açtığımda elim hemen telefona gidiyor, acaba aradı mı? Diye.
Ama her defasında senin dışında onlarca kişi görüyorum telefonuma numaralarını cevapsız diye bırakan.

Öyle özledim ki, sesinin sesimdeki yankısını!
Çocuksu gülümsemene neden olan maymunluklarımı...
Beni sevme şeklini öyle özledim ki...

Bu lanet dünyada her geçen gün soğuyor insan hayattan, yaşamaktan.
Çünkü hiçbir şey istediğimiz gibi gitmiyor maalesef.
Dünyanın adil olmasını bekliyoruz, hani hiç değilse bize zarar vermemesini, huzurlu olmayı...
Ama sanırım sabır taşı misali, bizi tam ortamızdan çatlatmaya niyetli.

2 Nisan 2012 Pazartesi

Bitmez Sanıyordum Bitti

Bitmez sanıyordum ama bitti. Bu kadar acıtacağını sanmıyordum bu evden ayrılmanın beni. Nedense ayrılıklarda insan hep iyi ve güzel şeyleri anımsıyor. Şu küpleri İzmir yolundan almıştık… Halıdaki yeşil mum lekesinin sorumlusu sendin. Söndürmeyi unutup uyumuştuk. Sabah kalktığımda halıda yeşil, koca bir mum birikintisi vardı…

Kapıdan sana bakışımı hatırlıyor musun? Sorumlusu ben değildim ya, oh, istediğim gibi bakabilirim sana. Beraberliğimiz boyunca ne çok hırpaladın beni. Neyse, oldu bitti artık.

Biliyor musun, artık beni üzemeyeceksin… Bunu düşündükçe rahatlıyorum. Çalışma odanda istediğin kadar vakit geçir. Dolapların senin işte ferah ferah… Ne aptallık, seni zorla çiçek almaya göndermiştim. Balkona çiçek dikersek sanki evin içinde de çiçek açacaktık. Küçük güveç kaplar almıştım. Nane likörlü balık yapmıştım. Nereden geldi aklıma bunlar?.. Neyse..


Aslında sayende zayıfladım da… Beni kınaman çok dokunuyordu bana. Lokmalarımı sayıyordun yemekte… Şimdi gülüyorum yazarken, ama sana çatal batırmayı isterdim o anlarda. Bir Pazar akşamı aniden yemeğe gelmişlerdi arkadaşlarımız. Bezelye vardı… Pilav yapmıştım. Bezelyenin kıyması kokuyor diye yemeği çöpe boşaltmıştın. Acaba o gün neden öldürmedim seni?


Aslında acaba neden öldürmedim diye düşündüğüm çok an var, ama hayret, geçip gitti hepsi…

Geç Dönen Sevgili…!

Beş yıl olmuştu beraberlikleri başlayalı, Atilla çok yakışıklı, Büşra ise çok güzeldi çok uyumlulardı birbirlerine çok mutlu ve örnek bir aşkları vardı kimseyi umursamadan aşklarının tadını çıkartıyorlar ve sevgilerinin karşısında kimse duramıyordu kendi aralarında sözlenmişlerdi büyük bir aşktı bu. Bir gün yanlış bi anlaşılma yüzünden Atilla ile Büşra kavga ettiler ve Büşra Atilla’yı yüz üstü bırakıp ayrıldı ondan aynı mahallede oturuyorlar ve evleri karşılıklıydı Atilla ne yaptıysa olmadı bir türlü Büşra’nın geri dönmesini sağlayamadı ve uzun süre ayrı kalmışlardı Atilla artık eskisi gibi gülemiyor ve eğlenemiyordu Büşra ise Atilla’yı dışarıda gördüğünde suratına bile bakmıyordu.

Bir gün Atilla arkadaşlarıyla bir çay bahçesinde buluşup erkek erkeğe muhabbete dalmıştı birden çay bahçesine giren bir çift Atilla’nın dikkatini çekmişti, birde dönüp bakınca o erkeğin sarıldığı kızın Büşra olduğunu görmüştü ve o an donmuş kalmıştı Büşra Atilla’yı görmüş ama görmezlikten gelmiş Atilla o günden sonra kimselerle konuşmaz olup susmuştu. Artık ne camdan Büşraya bakıyor nede dışarı çıkıyordu artık hayata küsmüştü ve bir gün, Atilla bir çocukla Büşraya bi şiir yollamış Büşra şiiri alıp okumaya başlamış…
-Bir sabah sen uyurken, bir çığlık kopacak
Bu çığlık seni ve herkesi uyandıracak
Kalkıp nereden geliyor diye bakacaksın 
Baktığında bizim evden geldiğini anlayacaksın
Sen daha şaşkınlığını atamadığın bir anda
Bir sela sesi çınlayacak bu şehrin sokaklarında
Tüm insanlar toplanacak birden oraya 
Benim öldüğümü söyleyecekler sana 
İnanmak istemeyeceksin onlara 
Sonra koşup geleceksin bizim eve
Sarmışlar beni beyaz bir çarşafa
Bir hoca, dua edecek baş ucumda
Derken tabuta koymak isteyecekler beni
Vermemek için tutacaksın beyaz kefenimi
Yalvaran gözle bakacaksın onlara 
Dokunmayın diyeceksin ne olur dokunmayın ona
Ben koyarım onu tabutuna
Ellerin varmayacak beni tabuta koymaya
Mecbur olduğunu anlayacaksın bir anda
Koyacaksın beni o uzun sandığa
Ve dönüp onlara beni sevdiğini söyleyeceksin
Sonra dönüp bana 
İnan bu sözüm yalan değil diyeceksin
Sarılıp tabutuma bir off… çekeceksin
İşte o an benim aylarca çektiğimi 
Sen bir anda çekeceksin
Geçte olsa hatanı anlayacaksın
Bir an yaşlı gözlerle bana bakacaksın
Bak sana döndüm diye yalvaracaksın…
Mecburen seni seveni..
Beyaz kefeninde bırakacaksın
Ve o günden sonra insanların dilinde
Geç dönen sevgili olarak anılacaksın”
Büşra şiiri tam bitirmiştiki birden bire Atilla’ın evinden bir çığlık koptu ve Büşra koşturdu o çığlığa ve Atilla’nın tavanda bir urganla asılı olduğunu gördü ve Büşra şiirin aynısını yaşadı. Bu olaydan sonra Büşra`yı ve Atilla’yı tanıyan kişilerin dilinde “GEÇ DÖNEN SEVGİLİ” diye anıldı…

1 Nisan 2012 Pazar

Sevgilim.

Sınavın nasıl geçti sevgilim?

10 ay...

10 ay oldu sevgilim. Sensizliği yaşayalı 10 ay. Dile kolay sevgilim. Sensiz 1 saati bile geçiremezken 10 ay.
Düşünüyorumda nasıl geçirdim bu 10 ayı? Ne yaptım? Ne kattım kendime? Nasıl ayakta durdum? Zor oldu be sevgilim. Sensizlik, özlem, hasret, kokun kısacası seninle ilgili her şey için zordu benim için. Ama yaşamaya çalıştım -buna yaşamak denirse-.

Senden sonra kimseye "seni seviyorum" cümlesini yakıştıramadım. Aslında yakıştırmak istemedim. Çünkü o cümle seninle anlamlıydı, seninle güzeldi. Kısacası o cümle sendin. Sensizlik sevgilim öyle zor bir şeyki anlatılmaz yaşanır-yaşadık-.

Şimdi nasılsın bensiz? Mutlu musun? Huzurlu musun? Hayallerin gerçekleşti mi? Bensizken bir şeyler katabildin mi kendine.? Biliyorum katmıştırsın tabi bu sadece bir soru.

Biliyorum bu 10 ay bir yıl, belkide 10 yıl olacak. Ama şunu biliyorum yakında göreceğim seni, az kaldı sevgilim...

10aydilekolay...