28 Eylül 2012 Cuma

sanırım yanlızım yada yalnızım.

yalnızım.
yalnızı "yanlız" yazacak kadar yalnızım.
tekim.
bir başıma kimsesiz.
sevgisiz, sevilmesiz, umutsuz, mutsuz...
yani harap bitap.
en çokta bu hayatta gerçekten yalnız kaldığımı anladığım an çok koymuştu.
yani bugün 28.09.2012..
niçin yalnızım diye sorgulamadım kendimi, bilirim o istediği içindir.
elbet birgün biter bu yalnızlık o isterse bitirir eminim.
yalnız kaldım.
ne kadar boktan olduğumu
ne kadar boş olduğumu
anladım.
metrobüste, otobüste yada yalnız kaldığın bir yerde başını kaldırmadan sessizce kitabını okuyorsan,
dinlediğin müziği herhangi biriyle paylaşamıyorsan,
bir eşya alırken sadece kendini düşünüp sadece teksen,
koskoca evde sadece tek başına yaşıyorsan,
sabahları kahvaltıda çayına tek şeker atıyorsan ve sofraya tek çatal, tek bardak, tek tabak koyuyorsan,
telefonun sadece operatör mesajlarıyla yada yanlış numaralarla çalıyorsa,
akıttığın göz yaşlarını silecek kimse yoksa,
şehirler arasında yaptığın yolculukta arkandan el sallayacak biri yoksa,
bakkaldan en sevdiğin çikolataların bir eşini almıyorsan,
okuduğun kitabın bir eşini almıyorsan,
hediye alacağın yada hediye vereceğin kimse yoksa,
hastalandığında hastalığını anlatacağın kimse yoksa,
hasta olduğunda sana sıcak bir çorba yapacak kimse yoksa,
otobüs biletini, uçak biletini hep cam kenarı ve tek kişilik seçiyorsan,
umursuzca bir şeyi düşünmeden hayatı istediğin gibi yaşıyorsan,
geceler dışarı çıkarken hesap vermiyorsan,
yazmış olduğun yazıları kimse okumuyorsa,
bu yazıyı yazarken yanağına kimse öpücük kondurmuyorsa yada telefondan biriyle konuşmuyorsan şuanda,
mp3 çalarında hareketli müzik yoksa, aşk dolu müzikler yoksa,
oturduğun sıralar hep tek kişilikse,
çektiğin acılar tek kişilikse,

sen apacık yalnızsın arkadaşım... öyle körü körüne bir yalnızsın ki adını senden başka kimse bilmez. yaşını kilonu boyunu gözlerinin rengini senden başka kimse bilmez ve umursamaz.
yalnızsın.
yalnızım.
ben yalnızım.
apacık koca bir kalabalığın içinde yapayalnız yaşayan biriyim işte.
kendi başına yaşamaya çalışan yalnız..

eğer yalnızlık bir meslek olsaydı sanırım hiç işsiz kalmazdım...

25 Eylül 2012 Salı

anılarda biz.

şimdi gidiyorsun.
                      git.
şimdi seviyorsun.
                      sev.
şimdi geliyorsun.
                      gel.

en olmadık yerde anılarla boğuşur oluyorsun. durakta, otobüs kuyruğunda, dersi bekleyen bir öğrenciyken. yani sınıfta. anılar insanın kim olduğunu sorgulamadan ve nerede olduğunu bilmeden gelir hayatına birden girer en olmadık yerden. hiç beklemediğin anda gelen otobüs yada en olmadık anda olan mutlu bir olay gibi gelir işte. sorgulamaya fırsatın olmaz çünkü çat kapı gelmeyi sever. senin gibi. geldiğini anlaman için fazla bir beklentiye girmene gerek yok aslında. kalbin hızlı atmaya başlar, gözünden yaşlar süzülür,  nefes alamaz olursun bulunduğun ortam olduğun kişiler sıkmaya başlar seni. durduramazsında işler içine. bırakmak istersin kaçmak istersin. azılı bir katilin seni kovaladığı gibi kovalar. yaz aylarında balını arayan arı misali.
Kuytu bir köşeye geçersin ulan yüzleşicem seninle dersin, gel ulan gel... tüm günü toplarsın tabii. tüm benliğinle, gidişinin ardından kalan tüm gücünle yüzleşirsin.
önce adın gelir aklıma. gözlerin, burnun, dudakların, saçların... etrafındaki gördüğün her insan o olur birden. besmele misali başlarım adını söylemeye. yavaş yavaş, sessiz sessiz.
sonra ne hikmetse en güzel anıların gelir. hiç kötü hatırlamazsın anılarda. kimisi çok sevdiysen kötüyü görmezsin der. bence yalan sevgili o. hiç insan sevdiğini kötü hatırlar mı? bırakıp gitse bile. hatırlamaz çünkü seven insan ona kötüyü yakıştıramaz ki.

kurtulmaya çalışırsın izin vermez anılar. kaçmak istersin saklandığın ininden. nafile.
beklersin beklersin beklersin. içine bir sen işlediğinde gider işte anılar. telaşla yüzünü yıkamaya koşarsın. çünkü anılarla yaşanan bir savaştan yenik ayrılmıştırsın. kaybetmiştirsin gücü.bu savaşın tek iyi yanı ise. içimde koca bir sen oluşu. inanmazsan koy gögsüme elini. hissedersin. hissetmezsen çıkar tüm bedenimden seni inan ben oradayım oralarda bi yerdeyim. hissedersen görürsün..

gidersin. tanıyamazsın kendini. ben bu olmam, ben bu olamam dersin kendi kendine. ne yanındaki duyar, ne etrafındaki. herkes o kadar mutluyken. seni sen zannederken. ben olmuşum sen. geriye kalır benden sen...

gidiyorsun git-me.
seviyorsun sev-me.
özlüyorsun özle-me.

sevgili ,
üzülme.
anılarda bir sen var. anılarda bir bende. artık anılarda biz. anılarda sonsuzuz...

20 Eylül 2012 Perşembe

gün be gün ölmek nedir bilir misin?

gün be gün tükenirken, gün be gün mutluluğa koşan insanlar gördüm yollarda. hayatta kızmam yada hayatta başıma gelmez dediğim olaylar geldi başıma. gitmez ulan dediklerim en ön sırada gitti benden. sevmekten geberdiğim insanlarda oldu. elbette oldu. beklediğim insan oldu. o ağladığında hıçkıra hıçkıra ağladığım insanlar oldu.  ama kimse sen gibi olamadı.

hem sevdiğim, hem beni öldüren kadındın işte. içimden.

gün be gün öldürüyorsun farketmeden. gün be gün tükeniyorum farkedilmeden...

neden yaparsın?

neden böyle içimi acıtırsın ki? neden bile bile bunu yaparsın ki ey derdime çare olacak insan? amacın ne ki? yıkıp geçmek mi seni? nefret ettirmek mi? mahvetmek mi? ben çektim ulan buda çeksin demek mi? söylesene neden yaparsın bunu?

beni daha fazla öldürme sevgili. yapma bunu bana, yapma bunu hayallerime, yapma bunu hayallerimi süsleyen kadına. yapma işte. kırma bizi, kırma biz olamayan bizi. kırma bırak hayallerde olalım, hayalimde olalım. ama yıkma o hayalleri...

9 Eylül 2012 Pazar

dursa zaman akıp gitmese...

zaman akıp geçti. yıllar geçti farkında olmadan günler aylar haftalar...
ne sen geldin ne sesin ne kokun...
oracıkta öylece seni bekleyi verdim. tamda ayrıldığımız yerde sana gitme diyemediğim, dur diyemediğim yerde...
bunları şimdi söylemem neyi değiştirecek onuda bilmiyorum. Sanırım kendimi acındırmaktan başka bir şey olmaz... artık acısanda gelmezsin orası ayrı bir konu... mutlusundur, huzurlusundur... o yüzden gelmezsin yada gelmek istemezsin haklısında a sevgili gelip ne yapacaksın beni?
ulan öyle bi özledim ki seni burnumda değil. kalbimde tütüyorsun. nefesim gibi özledim, oruçlu bir gündeki su gibi özledim. tarifi yok işte kelimelerin yetmeyeceği kadar çok özledim...

Bugün gittiğin gündeki ağlayaşım geldi aklıma, banyonun bir köşesine düşmüştüm, yerlere vura vura "gitme ulan gitme" sesleriyle ağlayıvermiştim. sesimi duymamıştın. Oysaki annem telaşla gelip ne oldu yavrum demişti...  Bugün ilk defa o ağlayışı birinde gördüm sevgili suskunlar filmdeki sıskanın ağlamasıydı o. tarifi yok ama ona benzerdi. benimki ondan daha iyiydi gibi beylik laflar etmeyeceğim. var sen anla kimin iyi olduğunu... birazda saçma oldu di mi? ağlamada milletle yarıştırıyorum kendimi...

yokluğun bi ölüm sancısı sevgili... eğer seni gerçekten kaybedersem ne yaparım diye arada düşünüyorum... ama sonu hep hüsran kaçıyorum oradan, kaybediyorum kendimi. arada sen benden kaçıyorsun farkında olmadan ismini numaranı saçını değiştirerek ama aslında sende biliyorsun nereye gitsen ben oradayım... birazcık sevdiysen ve birazcık aşık olduysan kalbinde yer etmiştirim inanırım buna... ki sen birazcık kelimesinin kat ve katını sevmiştin..

bugün oturdum bi köşde iyice düşündüm. hastalığımı, sensizliğimi, geleceğimizi, doğmamış olan iki çocuğumuzu düşündüm... hepsinde göz yaşı sel oldu. en çokta sensizlikte ve şifa-ulaşta... geleceğimizi dert etmedim. sen olsan yanımda hayal kurdursan bana ufak çatısı olan, içi küçük evimiz olsa desen... inan gocunmam dişimi tırnağıma takar yaparım onları, inan bana...

ah sen olsan neler yapardım anlatamamki...

hastalığımdan daha fazla bahsedip kendimi acındırmayacağım,bana acımanı istemem... hastayım işte bunu bil yeter sevgili...

a sevgili olsan hayal kursak, olsan sadece tek derdimiz akşam eve geç gelecek mi? saat kaçta internette olacak? sesini duyacak mıyım? ne zaman buluşacağız? nereye gideceğiz olsa... arada kavga etsek hiç ayrılamasak mesela... büyümesek çocuk büyümesek... Büyüyünce aşklarda sevgilerde sorunlarda büyüyor be sevgili. keşke seni tandığım ilk anda olsan keşke o çocukluklarım geride kalsa.. ahh ne zor bu keşkeleri hayattan çıkartmak... napalım be sevgili kabul ederiz, buda bizim kaderimiz der şükrümüzü ederiz... Allah daha büyük dert vermesin.

Allah yokluğunu göstermesin solumdan... Her şeyin hayırlısı olsun çalıkuşum...

hiç büyümesek olmaz mı?

8 Eylül 2012 Cumartesi

hastayim...

eski onur yok sevgili... sadece tek kelime hastayım... her zamankinden çok ihtiyacım var sana... sesine. yazına. beni dinlemene.. akıl vermene. Kısacası sana çok ihtiyacım var...

oturdum, düsündüm, agladim, bekledim...

sessizce oturdum kuytu bir köşeye. sırf herkesten uzaklaşıp seninle baş başa kalmak için... sensizdim. sadece senindim. tıpki gidişindeki gibi. sonra birden bire yağmurun başlaması gibi yokluğunun etkileri başladı. önce en güzel anlar geldi gözümün önüne seni güldürdüğüm anlar, seni beklediğim anlar, hastayken yanımda olduğun anlar, tesadüf üzerine annemin senin duyduğu an geldi ve ilk konuştuğumuz an hatırlar mısın hani gülemem somurtuk olurum demiştim. ama ne hikmetse ilk başta ilk kez sesini duymama rağmen daha önce hiç bu kadar gülmemiştim. sonra o anların verdiği mutlulukla biraz ağlayı verdim ne yalan söyleyeyim. erkekler ağlamaz sözüne inat ağladım oracıkta. e biraz yokluğunun verdiği hüzünde vardı.

sonra ne olduysa birden bire yokluğun içime öyle bir işledi ki sanki her yanım sen olmuştun. hani geçenlerde bi yağmur yağdı bilir misin? heh işte o misali göz yaşları düştü, uzaklaştı benden sen gibi...
seni özlediğimi, seni çok sevdiğimi söyleyerek bağırarak ağladım pardon haykırdım... Alt komşu gelip "Onur ne oldu?" demesiyle anladım haykırdığıım. Neyse buraları geçeyim. tek kişilik yalnızlık senfonisi işte. ağlak bir adam, hatırlanılan geçmiş, özlem, sevgi...

şuan bir yandan resmine bakıyorum, bir yandan ulan neden böyle olduk biz? çok mu günahkardık ayrıldık? çok mu sevdik ayrıldık? diyerek seni yaad ediyorum. elimde vermiş olduğum kaplumbağa var. seni özledikçe sıkı veriyorum canımı acıtanadek.. vermiş olduğun parfüm hala yanı başımda kokun gitmesin birileri duymasın kokunu hissetmesin seni benden başkası diye sıkmıyorum etrafıma. sadece burnuma yaklaştırıp en derin nefesimle çekiyorum.  bir yandan hani yapmış olduğun puzzle vardıya ona bakıyorum oynamaya kıyamıyorum aman ha bozulmasın onlarda bizim gibi  ayrılmasın onlar! onlar biz olmayacak hep beraber olacaklar hiç ayrılmayacaklar...

 a sevgili, a yar, a çalıkuşu a sevdiceğim...

Bazen nereden tanıdım da seni neden bu kadar aşık oldum. neydi seni bana bağlayan, neydi bu denli unutulmamazlık neydi? diye düşüncelere dalıyorum. inan cevabını bulamadığım tek soru bu. Belki ilkler olduğun içindir, belki ahlakın, belki güzelliğin, belki iyiliğin belki...

Geçen sen yokken konun açıldı belki kulakların çınlamıştır sevgili, annemle seni andık. fındık toplarken densizin biri çıkıp "onur senin sevgilin var mı?" dedi. O an sustum cevap vermedim oysaki "evet var ulan, solumda! adı da elif!" diyemedim... Desem ya salak zannedecekler ya deli yada aşık... sessizce "yok" kelimesi çıktı ağzımdan... Daha sonra annem araya girdi. Vardı bir tane adı elifti. Çok güzeldi "Mavi" gözleri var dedi. Ulan baksana annem bile hala unutmamış seni ve yine karıştırır oldu göz rengini... Daha sonra konyalıydı dedi. Kendisi gibi ahlakıda güzeldir dedi, tanışmadık ama sesini duydum bir kaç kere dedi işte... Sahi sevgili sen anneme ne yaptın böyle? Onun içine nasıl işledin? Onu nasıl sevdirdin kendine?

Neyse sevgilim, başım ağrıdı ağlamaktan sulu gözlü olmaktan. yazamıyorum artık içimi dökemiyorum...

kimse bilmeyecek aslında sen solumdasın...